YAĞMA SUCU VE CEZASI
YAGMA SUCUNDA TUTUKLULK HALİ
T.C. YARGITAY
6. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/24536
Karar No: 2022/4787
Karar Tarihi: 31.03.2022
YARGITAY KARARI
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
5237 Sayılı TCK'nın kabul ettiği iştirak teorisine göre ve özetle ifade etmek gerekirse;
-Azmettiren, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. (m.38/1)
-Azmettiren, aynı zamanda müşterek fail olarak, azmettirdiği fail ya da faillerle birlikte suçu işlemişse “Failliğin, şerikliğe nazaran önceliği prensibi” uyarınca, azmettiren olarak değil, yalnızca müşterek fail sıfatıyla cezalandırılır. (m.37)
-Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen (veya daha az ceza almasını sağlayan) kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır. (m.40/1)
-Yağma suçunda, kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması, daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâldir. (m.150/1)
-Azmettiren bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla hareket etse bile, failin, alacaklı ticari işletmenin diğer ortağı ya da mirasçı (baba-oğul-kardeş gibi) ve benzeri bir sıfatla hukuki ilişkinin tarafı olmaması halinde, işlenen yağma suçuna azmettirmeden sorumlu tutulacak, buna mukabil azmettiren aynı zamanda müşterek fail olarak tehdit ve/veya cebir kullandığı taktirde, “failliğin şerikliğe nazaran önceliği prensibi” uyarınca müşterek fail sıfatıyla cezalandırılacağından TCK'nın 40/1. maddesi uyarınca, aynı Kanun'un 150/1. maddesinden yararlanacak, hukuki ilişkinin tarafı olmayan diğer fail ya da müşterek failler ise; kendi işledikleri, 149. madde kapsamındaki nitelikli yağma suçundan sorumlu olacaktır.
Nitekim bu husus, Prof. Dr. İ. Özgenç'in, “Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler” isimli eserinde aşağıdaki gibi örneklerle açıklanmıştır:
“ ... Örnek olay 4. A, C'den alacağını hukuk yollarına başvurarak tahsil edemez; bu sebeple, B ile birlikte C'ye cebir uygulayarak alacağını tahsil ederler. Bu örnek olayda, alacaklı olan kişinin, A'nın alacağını tahsil amacıyla borçluya cebir veya tehdit uygulamış olması halinde, TCK, madde 150, f. 1 hükmünden yararlanacağı da kuşku yoktur. Ancak, A'nın alacağının tahsili amacıyla ve onunla birlikte C'ye cebir uygulayan B'nin de TCK, madde 150 f. 1 hükmünden yararlandırılamaz. Bu gibi durumlarda gerçekten alacaklı olan kişi (A) ile birlikte hareket eden B de, kendi alacağı olmasa bile, aynı amaçla hareket edebilir. Ancak, m.150 f. 1 ifadesine göre, alacağın failin kendisine ait olması gerekmektedir. Bu nedenle, müşterek faillerden sadece A bakımından TCK, madde 150 f. 1 hükmünü uygulamak gerekir.
Keza, A, C'den hukuk yollarına başvurarak tahsil edemediği alacağını tahsil hususunda B ile belli bir
“komisyon” karşılığında ve gerektiğinde çeşitli zorlama yöntemlerine başvurulacağı öngörüsüyle ve zımmi kabulüyle anlaşır. B de bunun üzerine, cebir ve tehdit kullanarak C'den alacağı tahsil eder.
“Çek senet mafyası” gibi bir oluşum çerçevesinde belirli bir yüzde karşılığında gerektiğinde cebir veya tehdit kullanarak tahsilat işi gerçekleştiren kişi (B) hakkında TCK, madde 150, f. 1 hükmüne istinaden değil, TCK, madde 149 hükümlerine istinaden cezaya hükmetmek gerekir. Zira azmettiren (A) alacağını tahsil amacıyla hareket etmiş olsa bile, fail (B) azmettirenin alacaklı olup olmadığına bakmaksızın, paranın tahsil edilebilirliğinin ve tahsil karşılığında alacağı payı göz önünde bulundurarak yağma suçunu işlemektedir. Fail, azmettirenin alacağını tahsil amacıyla hareket ettiğini bilse bile, kendi fiili bakımından bu amaç söz konusu olmadığı için, TCK; madde 150. hükümlerinden yararlanamaz.
Keza, paranın tahsil işinin belirli bir komisyon karşılığında bir başkasına havale edilmesi ve havale edilen kişinin de borçluya cebir veya tehdit uygulaması halinde ise, işlenen suç yağma suçu olduğu için, azmettiren de TCK, m. 149 hükümlerine istinaden cezalandırılacaktır.”(a.ge. 16. bası, sahife; 604-605)
Hukuki ilişkinin tarafı olan azmettirenin yanında çalışan işçinin TCK'nın 150/1. maddeden yararlanması gerekip gerekmediği hususu tartışmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 23.05.2017 tarihli ve Esas 2017/6-91, Karar 2017/291 Sayılı kararına konu teşkil eden olayda, alacaklı ve müşterek fail/azmettiren olan sanığın işletmesinde işçi olarak çalışan ve diğer müşterek fail olan şerikin de TCK'nın 150/1. maddesinden sorumlu tutulmasıyla yetinilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Bu izahattan sonra somut olay değerlendirilecek olursa;
Oluş ve dosya içeriğine göre; sanıkların birlikte araç içinde malzeme taşırken İ. D. ile aralarında hukuki ilişki bulunan katılan M. G.'ü görmeleri üzerine olayın vuku bulduğu anlaşıldığından, sanık Y. Y. ile sanık İ. D. arasındaki ilişkinin belirlenmesine yönelik gerekli araştırmanın yapılarak, aralarında iş ilişkisinden kaynaklı bağlantı bulunup bulunmadığı, sanık Y.'ın sanık İ.'in yanında çalışan işçi veya ortağı olup olmadığı hususlarının tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması,
SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş, sanık Y. Y. müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 Sayılı CMUK'nun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın korunmasına, 31.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C YARGITAY 6. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 22061 Karar: 2021 / 20507 Karar Tarihi: 28.12.2021
T.C YARGITAY
6.Ceza Dairesi
Esas: 2021/ 22061
Karar: 2021 / 20507
Karar Tarihi: 28.12.2021 YARGITAY KARARI
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK : ...
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak; TCK'nın “Daha az cezayı gerektiren hâl” başlıklı 150/2. maddesinde; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar inidirilebilir.” denilmektedir.
Maddenin gerekçesinde ise; “Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.” açıklamasına yer verilmiştir.
TCK’nın 145. maddesiyle daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl olarak “Değer azlığı”, hırsızlık suçu bakımından da suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ibaresi ilâvesiyle- hüküm altına alınmış bir husustur.
Y.C.G.K.'nın 15.12.2009 günlü, 6/242-291 esas ve karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK'nın 145. (veya 150/2) maddelerinde veya gerekçelerinde “Daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” koşulu yoktur. Elbette değerin az olmasına ilaveten, daha çoğunu alma olanağı varken daha azı alınmış ise; bu maddeler sanık lehine uygulanmalıdır. Ancak; her iki maddenin, yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir.
TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleri uyarınca faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması kural olarak yeterli olup, suç ve cezada kanunilik ilkesi ile aleyhe kıyas ve yorum yasağı gereği, kanunda bulunmayan başka bir koşul ihdas edilemez.
Hâkim indirim oranını TCK'nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır.
TCK'nın 145 ve 150/2. maddelerinin uygulanmasında hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmış olup, TC Anayasası’nın 141/3, 5271 sayılı CMK'nin 34, 223, 230 ve 289. maddeleri uyarınca sözü edilen yetki kullanılırken, keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle açıklanmalı ve uygulama yapılmalıdır.
Öte yandan hâkim, TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleriyle kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken, evrensel ceza hukuku prensiplerinden olan ve ceza kanunlarımızın hazırlanmasında esas alınan, kanunilik, belirlilik, orantılılık ve ölçülülük ilkeleri, kıyas ve aleyhe yorum yasağı ile mükerrer değerlendirme yasağına uygun bir değerlendirme yapmak zorundadır.
Bu açıklamalardan değer az ise, verilecek cezadan mutlaka indirim yapılmalıdır gibi bir anlam da çıkartılmamalıdır. Diğer bir anlatımla indirim yapıp yapmama hususu her somut olayda özenle değerlendirilmelidir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce benimsenen içtihatları uyarınca; rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.
Bunun gibi kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, cinsel istismar gibi ağır suçların yağma ile birlikte işlenmesi hallerinde değer azlığı indiriminin yapılmaması hukuka, vicdana ve adalete de uygun olacaktır.
Açıklanan nedenlerle;
Suça sürüklenen çocuk hakkında, mağdurdan 45 TL alması şeklinde gerçekleşen olayda verilen cezadan 5237 sayılı TCK’nin 150/2. maddesiyle değer azlığı nedeniyle indirim yapılması hususunun gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 28.12.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C YARGITAY 6. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 24560 Karar: 2021 / 20416 Karar Tarihi: 28.12.2021
T.C YARGITAY
6.Ceza Dairesi
Esas: 2021/ 24560
Karar: 2021 / 20416
Karar Tarihi: 28.12.2021
Sanıklar ... ve ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş ise de; 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 299. maddesi gereğince takdiren duruşmasız olarak yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka ykırılıktır.'', aynı Kanunun 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek katılan ... vekili ile sanıklar müdafiileri ve sanıkların ileri sürdükleri temyiz sebeplerine yönelik yapılan incelemede;
Oluş ve dosya içeriğine göre, olay tarihinde gece vakti sanıkların silah ile konutta katılandan suça konu eşya ve parayı zorla aldıkları ve bu itibarla sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada CMK'nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlerde ileri sürülen temyiz sebepleri yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafii, sanık ... ve müdafii ile katılan ... vekilinin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
III- Sanıklar hakkında katılan ...’a yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanıklar ... ve ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş ise de; 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 299. maddesi gereğince takdiren duruşmasız olarak yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanunun 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanıklar müdafiileri ve sanıkların temyiz taleplerinin bu kapsamda olduğu belirlenerek anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdiri ile Bölge Adliye Mahkemesinin kararına göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Katılana ait cep telefonunun soruşturma aşamasında sanık ...’ın yer göstermesi suretiyle iadesinin sağlanmış olduğu anlaşılmakla sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nın 168/1-3. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafii, sanık ... ve müdafii ile katılan ... vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 5271 sayılı CMK'nın 304/2. maddesi uyarınca yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere dosyanın ... Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesine, bir örneğinin ise bilgilendirme amacıyla ... Bölge Adliye Ceza Mahkemesi 29. Ceza Dairesine gönderilmesine, 28/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
T.C YARGITAY 6. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 22023 Karar: 2021 / 20658 Karar Tarihi: 28.12.2021
T.C YARGITAY
6.Ceza Dairesi
Esas: 2021/ 22023
Karar: 2021 / 20658
Karar Tarihi: 28.12.2021
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK : ...
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun kararına göre; suça suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
TCK'nın “Daha az cezayı gerektiren hâl” başlıklı 150/2. maddesinde; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar inidirilebilir.” denilmektedir.
Maddenin gerekçesinde ise; “Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.” açıklamasına yer verilmiştir.
TCK’nın 145. maddesiyle daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl olarak “Değer azlığı”, hırsızlık suçu bakımından da suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ibaresi ilâvesiyle- hüküm altına alınmış bir husustur.
Y.C.G.K.'nın 15.12.2009 günlü, 6/242-291 esas ve karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK'nın 145. (veya 150/2) maddelerinde veya gerekçelerinde “Daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” koşulu yoktur. Elbette değerin az olmasına ilaveten, daha çoğunu alma olanağı varken daha azı alınmış ise; bu maddeler sanık lehine uygulanmalıdır. Ancak; her iki maddenin, yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir.
TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleri uyarınca faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması kural olarak yeterli olup, suç ve cezada kanunilik ilkesi ile aleyhe kıyas ve yorum yasağı gereği, kanunda bulunmayan başka bir koşul ihdas edilemez.
Hâkim indirim oranını TCK'nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır.
TCK'nın 145 ve 150/2. maddelerinin uygulanmasında hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmış olup, TC. Anayasasının 141/3, 5271 sayılı CMK'nın 34, 223, 230 ve 289. maddeleri uyarınca sözü edilen yetki kullanılırken, keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle açıklanmalı ve uygulama yapılmalıdır.
Öte yandan hâkim, TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleriyle kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken, evrensel ceza hukuku prensiplerinden olan ve ceza kanunlarımızın hazırlanmasında esas alınan, kanunilik, belirlilik, orantılılık ve ölçülülük ilkeleri, kıyas ve aleyhe yorum yasağı ile mükerrer değerlendirme yasağına uygun bir değerlendirme yapmak zorundadır.
Bu açıklamalardan değer az ise, verilecek cezadan mutlaka indirim yapılmalıdır gibi bir anlam da çıkartılmamalıdır. Diğer bir anlatımla indirim yapıp yapmama hususu her somut olayda özenle değerlendirilmelidir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce benimsenen içtihatları uyarınca; rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.
Bunun gibi kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, cinsel istismar gibi ağır suçların yağma ile birlikte işlenmesi hallerinde değer azlığı indiriminin yapılmaması hukuka, vicdana ve adalete de uygun olacaktır.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, mağdurun olay tarihinde saat 17.00 sularında arkadaşları olan tanıklar ... ve ... ile birlikte mahallede gezdikleri sırada suça sürüklenen çocuğun, katılandan para istediği, katılanın parasının olmadığını söylemesi üzerine, suça sürüklenen çocuğun katılana bıçak doğrultarak 113 TL değerindeki kol saatini zorla aldığı olayda, suç tarihi olan 18.09.2017 itibariyle paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuğa verilen cezada değer azlığı indiriminin yapılması gerekir.
Açıklanan nedenlerle;
5237 sayılı TCK’nın 150/2. maddesiyle suça sürüklenen çocuğa verilen cezadan değer azlığı nedeniyle indirim yapılması hususunun gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 28.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C YARGITAY 6. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 13616 Karar: 2021 / 20518 Karar Tarihi: 28.12.2021
T.C YARGITAY
6.Ceza Dairesi
Esas: 2021/ 13616
Karar: 2021 / 20518
Karar Tarihi: 28.12.2021
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli yağma, yağma, yaralama, hakaret
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hükmolunan cezanın tür ve süresine göre 5271 sayılı CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca katılan sanıklar ... ve ... müdafiinin duruşma istemi yerinde görülmeyerek yapılan incelemede,
I-Katılan sanık ... hakkında katılan sanık ...'a yönelik silahla tehdit suçundan verilen beraat hükmünün ve katılan sanık ... hakkında katılan sanık ... ve katılan ...'e yönelik hakaret suçundan verilen mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre katılan sanık ... ile katılan sanık ... ve katılan ... müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II- Sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
UYAP'tan alınan nüfus kaydına göre, sanığın 30.08.2021 tarihinde öldüğünün anlaşılmış olması karşısında 5271 sayılı CMK'nın 223/8 ve 5237 sayılı TCK'nın 64/1. maddeleri uyarınca kamu davasının düşürülmesine karar verilmesinde zorunlululuk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan sanık müdafiinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA,
II- Katılan sanıklar ... ve ... hakkında katılan sanık ... ve katılan ...'e yönelik nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Katılan sanık ... ve katılan ...'in dosya kapsamındaki beyanlarından anlaşılacağı üzere babalarından kalma fırını beraber işlettikleri, dolayısıyla borçlarından ortaklaşa sorumlu oldukları, katılan sanık ...'a verilen senetlerde de katılan ...'in isminin bulunduğu anlaşılmakla sanıkların eyleminin bir bütün halinde tek yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde ayrı ayrı her katılana yönelik iki kez cezalandırılmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan sanıklar ... ve ... müdafiin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA,
III-Sanık ... hakkında nitelikli yağma suçundan verilen beraat hükmünün incelenmesinde;
Katılan ... ve katılan sanık ...'in beyanlarında, ...'ın yanında ... ve ... ile birlikte bu şahısların babaları olan ... ile birlikte geldiklerini ve artık ...'a değil kendilerine borçlu olduğunu söyleyerek "ödemezseniz kötü olur, sizi öldürürüz " gibi kelimeler kullandıklarını ve bir ay boyunca hergün işyerine geldiklerini, bu şahıslara 10.000 TL kadar ödeme yaptıklarını beyan ettikleri, yine ...'in kollukta alınan beyanında 30.04.2013 günü ... ve ...'un fırına gelip babalarının Irak ülkesinde rehin kaldığını söyleyip babalarını kurtarmak için para istediklerini, bulamazsan gerisini sen düşün diye tehdit etmeleri üzerine 5750 TL para verdiğini, olay günü ise katılan sanıkların babaları için 4.000 TL para istediklerini beyan etmesi karşısında tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanık ...'ın diğer katılan sanıklarla birlikte katılan ... ve katılan sanık ...'in işyerine giderek tehditle para istediği sabit olduğundan üzerine atılı yağma suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
IV-Katılan sanık ... hakkında katılan sanık ...'a yönelik silahla yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Olay günü katılan sanıklar ..., ... ve ...'ın katılan sanık ...'in işyerinde bulunduğu sırada ...'un babaları için 4.000 TL para istediği, katılan sanık ...'in de bu parayı bulamayacağını söylediği, bunun üzerine ...'in "eğer sen bu parayı bana bugün bulup vermezsen seni akşam avradının koynunda yatırmam" dediği, bu söz üzerine katılan sanık ...'in babasından hatıra olarak sakladığı otomatik av tüfeğini alıp gelerek katılan sanık ...'e iki kez ateş ettiği, ...'in 02.05.2013 tarihli genel adli muayene raporuna göre vücudunda sağ ve sol alt kadranda 2x2 cm'lik ateşli silah (mermi) izleri bulunduğu, ... Adli tıp Şube Müdürlüğü'nün 18.05.2015 tarihli raporuna göre ise katılan sanık ...'in yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğunun ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının bildirildiği anlaşılmakla, somut olayda taraflar arasındaki husumet, suçun işlenmesinde kullanılan araç, hedef alınan vücut bölgesi, mağdurda meydana gelen yaralanmanın yeri ve niteliği dikkate alındığında, katılan sanık ...'in haksız tahrik altında kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması yerine vasıfta yanılgıya düşülerek yazılı gerekçeyle kasten yaralama suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan sanık ... müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 28.12.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C YARGITAY 6. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 23857 Karar: 2021 / 20231 Karar Tarihi: 23.12.2021
T.C YARGITAY
6.Ceza Dairesi
Esas: 2021/ 23857
Karar: 2021 / 20231
Karar Tarihi: 23.12.2021
YARGITAY KARARI
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR : Nitelikli yağma, mala zarar verme, hakaret, tehdit, özel hayatın gizliliğini ihlal, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme
HÜKÜMLER : İstinaf başvurusunun esastan reddi ve düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlâl suçundan kurulan düşme hükmüne yönelik bir temyiz istemi söz konusu olmadığı gözetilerek diğer hükümler yönünden yapılan incelemede;
I-Mağdur vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Mağdurun 11/04/2019 tarihinde kollukta, 14/05/2019 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığında ve daha sonra 09/03/2020 tarihinde yine kollukta verdiği ifadelerinde, sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiğini beyan etmiş olması karşısında; katılan sıfatını kazanmayan mağdurun vekilinin kararı temyiz etmeye hakkı bulunmadığından, temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,
II- Sanık hakkında mala zarar verme, hakaret, tehdit, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Hükmolunan cezaların miktarları ve türleri gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK'nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizleri mümkün olmadığından, sanık ve müdafiinin temyiz istemlerinin 5271 sayılı CMK'nın 298. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,
III- Sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanık müdafii duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş ise de; 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 299. maddesi uyarınca takdiren duruşmasız olarak yapılan incelemede,
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır'', aynı Kanun’un 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir'' ve aynı Kanun’un 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usûle ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, sanık ve müdafiinin temyiz istemlerinin haksız tahrik uygulanmasına dair olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Sanığın mağdura karşı TCK’nın 149. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (d) bentlerini ihlâl eder şekilde nitelikli yağma suçunu işlediği, bu suç bakımından TCK’nın 29. maddesinin uygulanma koşullarının doğmadığı, bu itibarla sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmü bakımından herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı saptanmıştır.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlerde ileri sürülen temyiz sebebi yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN ONANMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine, 23.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
T.C YARGITAY . Ceza Genel Kurulu Esas: 2018 / 391 Karar: 2021 / 66 Karar Tarihi: 02.03.2021
T.C YARGITAY
.Ceza Genel Kurulu
Esas: 2018/ 391
Karar: 2021 / 66
Karar Tarihi: 02.03.2021
YARGITAY KARARI
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Temyiz Edenler : Cumhuriyet savcısı, sanık müdafisi ve katılan vekili
Nitelikli yağma suçundan sanık ...’ın TCK’nın 148/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 149/1-a-c, 39/2-a-c, 168/1-3, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 2 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.07.2014 tarihli ve 24-208 sayılı hükmün sanık, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 06.04.2015 tarih ve 13780-39238 sayı ile;
“Oluş ve dosya kapsamına göre; sanığın baştan beri diğer sanıkların yağma eylemine fikir ve eylem işbirliği içerisinde hareket ederek katıldığının anlaşılması karşısında; sanık hakkında TCK’nın 37/1. maddesi yerine, aynı Yasa'nın 39/2-a-c. maddesi ile uygulama yapılması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 01.12.2015 tarih ve 177-309 sayı ile;
"Sanık ... diğer sanıklarla birlikte katılan ...'dan bu şekilde para alınması konusunda konuşulduğu sırada onların yanında bulunmuş diğer sanıkların bu eylemi gerçekleştirmemeleri yönünde herhangi bir harekette bulunmamış, olay günü Evşen ile birlikte Zeynep ve Emrah'ın bulunduğu eve gitmiş daha sonra bu evden ayrılmış, olay sonrasında da Selim'in Emrah'ı yönlendirmesi ile kendisine getirilen senetleri kabul etmiştir. Bu durumda eyleminin TCK'nın 37. maddesi anlamında fiili birlikteliği gerçekleştiren ve TCK 38. maddesi anlamında azmettiren olarak değerlendirilemez. Sanığın eylemi TCK'nın 39/2-a maddesinde düzenlenen suça işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek ve c maddesinde düzenlenen suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda icrasını kolaylaştırmak olarak kabul etmek gerekir. Sanık...'in 14.10.2013 tarihli ifadesinde belirttiği, sanık ...'ın diğer sanık ...'a 'Kardeş Duran sanayide çok zengin bir adam sanayiciler kralı, çok parası var, Selim onun yanında her şeyini biliyor, çok zengin, biz bu işi bir yolunu bulup yapalım' şeklindeki beyanlarının TCK'nın 39/2 maddesine uyduğu, olay günü sanık Evşen'i olayın meydana geldiği eve götürmesi ve katılandan alınan senetleri sanık Selim'in sanık Emrah'ı yönlendirmesi ile kabul etmesinin de TCK 39/2-c maddesine uyduğu kanaatine varılmakla sanığın eylemine uyan TCK'nın 149/1-a-c, 39/2-a-c maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle direnerek, önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı, sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.01.2016 tarihli ve 11770 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 143-1086 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.07.2018 tarih ve 51-5189 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin ve temyizin kapsamında göre inceleme sanık ... hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; nitelikli yağma suçundan hakkında mahkûmiyet hükmü kurulan sanık ...'ın, TCK'nın 37/1. maddesi uyarınca müşterek fail olarak mı yoksa aynı Kanun'un 39. maddesi uyarınca yardım eden sıfatıyla mı sorumlu olacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ...'ın Sincan Sanayi Sitesinde oto motor kaporta üzerine faaliyet gösteren iş yerinin olduğu, inceleme dışı sanıklardan Selim'in bir plan yaparak maddi durumu oldukça iyi olan katılandan para sızdırmak istediği, bu kapsamda inceleme dışı sanık Evşen'in katılan ile tanışmasını sağladığı, daha sonra Evşen ile katılanın, irtibatlarını arttırarak sürekli görüşmeye ve buluşmaya başladıkları, bu durumdan faydalanmak isteyen inceleme dışı sanıklar Selim, Emrah ve Zeynep'in sık sık bir araya gelerek katılandan şantaj yolu ile para alma konusunda plan yaptıkları, bu kapsamda katılanın Evşen ve Zeynep'in bulunduğu eve davet edilerek eve baskın yapılıp inceleme dışı sanıklarla uygunsuz vaziyette yakalanmasının planlandığı, bu kapsamda 13.12.2013 tarihinde Evşen'in katılanı arayarak saat 14.00 sıralarında Zeynep'e ait eve davet ettiği ve eve gelen katılanla birlikte içki içmeye başladıkları, Zeynep’in, birbirleriyle yakınlaşan Evşen ve katılanın fotoğraflarını çektiği, yatak odasına geçen Evşen ile katılanın arkalarından Zeynep'in de odaya girdiği, daha sonra Zeynep'in odadan çıkarak Emrah'a "Ortam kıvamında 10 numara foto tmm gelin lan." şeklinde mesaj gönderdiği, mesajı alan Emrah'ın yanına inceleme dışı sanık Murat'ı da alarak eve geldiği ve evde Evşen ile katılanı yatak odasında yakaladığı, Emrah’ın, katılana "Milletin karısı ile milletin yatak odasında ne işin var pezevenk?" diyerek tokat attığı ve Murat ile birlikte katılanı darbetmeye başladıkları, inceleme dışı sanık Emrah'ın ele geçirdiği bardağı katılana fırlatarak kulağından yaraladığı, daha sonra ele geçirilemeyen silahı çekerek katılanı tehdit etmeye başladığı, bir süre sonra katılanın ne isterlerse vereceğini yeter ki kendisine bir şey yapılmamasını söylemesi üzerine inceleme dışı sanıkların, katılana 2 adet 50.000 TL tutarlı senet imzalattıkları, daha sonra da katılanın cüzdanında bulunan 600 TL civarındaki parayı aldıkları, katılanı bir süre evde tuttuktan sonra hep birlikte evden çıktıkları, Evşen'in, katılanın arabasına bindiği, diğer inceleme dışı sanıkların ise başka bir arabayla onları takip ettikleri, Evşen'in evine bırakılmasından sonra Emrah'ın katılanın arabasına bindiği ve birlikte Sincan'da bulunan katılanın iş yerine gittikleri, kendilerine verilen toplam 100.000 TL bedelli 2 adet senedin ne zaman ödeneceğini katılana sormaları üzerine katılanın kredi çektikten sonra bir hafta içerisinde ödeyeceğini söylediği, bunun üzerine katılanı serbest bırakan inceleme dışı sanıkların suça konu senetleri Selim’e teslim etmesi için sanık ...'a verdikleri, katılanın, inceleme dışı sanıkların yanından ayrılır ayrılmaz polise ihbarda bulunduğu, suça konu senetlerin de sanık ...'ın üzerinde bulunduğu, sanık ... her ne kadar suçla bir ilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de katılandan yağmalanan toplam 100.000 TL meblağlı senetlerin sanığın üzerinde bulunduğu ve sanığın bu senetleri aradan uzun bir süre geçmesine rağmen Selim’e teslim etmemesi nedeniyle senet yağması suçuna TCK'nın 39/2 maddesi kapsamında "yardım eden" sıfatı ile katıldığı iddiası ile kamu davası açıldığı,
13.12.2013 tarihli rapordan; katılanın sol kulağındaki 3 cm kesinin sütüre edildiği, sol yanağında ve sol kulak arkasında yüzeysel sıyrık mevcut olduğu, hayati tehlikesinin bulunmadığı,
14.12.2013 tarihli canlı teşhis tutanağından; inceleme dışı sanık Selim’e sanık ...’ın iş yerinin sorulduğu, gösterebileceğini bildirmesi üzerine ekip aracına alınarak Sincan Organize Sanayi Bölgesine gidildiği, sanık ...’ın iş yerinden dışarıya çıkıp yanlarına geldiği, konu anlatıldığında sanık ...’ın olaydan haberinin olduğunu, 13.12.2013 tarihinde saat 20.00-20.30 sıralarında inceleme dışı sanık Emrah’ın hâlâ kendisinde bulunan iki adet senedi Selim’e teslim edilmek üzere verdiğini, senedin nerede olduğunun sorulması üzerine de kendi ikametinde bulunduğunu ve rızasıyla teslim edebileceğini beyan etmesi üzerine sanık ...’ın 14.12.2013 tarihinde saat 14.20’de yakalandığı, sanık ...’ın tarifi ile belirttiği adrese gidilerek sanığın eve girip aldığı katılan adına düzenlenmiş 20.12.2013 tarihli ve 50.000 TL bedelli; 19.12.2013 tarihli ve 50.000 TL bedelli senetleri görevlilere teslim etmesi üzerine senetlerin muhafaza altına alındığı, katılanın inceleme dışı sanıklar Emrah, Zeynep, Evşen ve Murat’ı teşhis ettikten sonra inceleme dışı sanık Selim ile sanık ...’ı sanayiden tanıdığını, Selim’in oto elektrik işi yaptığını, sanık ...’ın da oto tamircisi olduğunu beyan ettiği,
Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 20.01.2014 tarihli rapordan; katılanın yaralanmasının basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu,
Sanık ... tarafından sanık ...’a hitaben yazıldığı belirtilen ve inceleme dışı sanık ... müdafisi tarafından dosyaya sunulan fotokopi belgede özetle; üç gündür uyumadığını, kendilerini sıkıntılı olan bu işe sanık ...’ın soktuğunu ve onun çıkartması gerektiğini, mahkemede verilen ifadelerin sanık ...’ı da yakabileceğini, savcılık gibi olmayacağını, ayrıca vazgeçilmiş bir işi tekrar beynine girerek yaptıranın da sanık ... olduğunu, sanık ...’a olaydan bir gün önce “Yapmayalım, emin misin?” dediğini, onun ise “Hiçbir şey olmayacak, ben tanıyorum, ok yaydan çıktı” dediğini, savcılıkta ise yüzlerine bakmadan gittiğini, onun yüzünden hepsinin ceza infaz kurumunda olduklarını, sanığa “İş senin, kız senin, Evşen, tefeci, borç para, olaylar dedin bizi buraya soktun” dediğini, ayrıca paralarının olmadığını, doğru dürüst elbise, eşofman ve ayakkabılarının olmadığını, kendilerine para yatırmasını, avukat ayarlayıp dilekçe yazdırmasını ve katılana imzalattırmasını söylediği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta; bir ay kadar önce iş yerinde bulunduğu sırada yan taraftaki çay ocağından kendisini çağırdıklarını, gittiğinde burada yanında başka bir bayan daha bulunan İpek isimli kişinin “Biz cinsel istek artırıcı, geciktirici ve benzeri ürünler satıyoruz, almak ister misin?” diye sorduğunu, istemediğini belirttiği sırada işiyle ilgili konuşmalar başladığını, bu bayanın kendi patronlarının da traktör alıp sattığını bildirerek “Seni tanıştıralım, konuşturalım.” diyerek kendisinden telefon numarasını aldığını, bir gün sonrasında da İpek’in arayarak kendisinden hoşlandığını, arkadaş olmak istediğini bildirdiğini, kendisinin ise “Benim neyimden hoşlanıyorsun? Ben bir traktör tamircisiyim.” dediğinde “Seni dürüst birisi olarak gördüm, ben çok takım elbiseliler gördüm, senin gibi dürüst değiller.” diye cevap verdiğini, yaklaşık 4-5 gün sonra İpek’in tekrar kendisini arayarak “Ne zaman müsaitsin?” diye sorduğunu, akşam 18.00 ile 19.00 saatleri aralarında müsait olduğunu belirtmesi üzerine Eryaman Güzelkent son otobüs durağında buluştuklarını, buradan Atatürk Orman Çiftliğine giderek yemek yediklerini, bir müddet burada kaldıktan sonra saat 20.00 sıralarında havanın soğuk olması nedeniyle fazla beklemeden Güzelkent Sitesi önünde İpek’i bırakarak evine gittiğini, ertesi gün telefondan mesajlaşarak görüşmeye başladıklarını, daha sonra Eskişehir ilinde okuyan kardeşinin yurt parası için kendisinden 200 TL istediğini, kendisinin de internet üzerinden bu parayı gönderdiğini, aradan birkaç gün geçtikten sonra telefonda tekrar görüştükleri İpek’in “İlk buluşmamızda havanın soğuk olmasından dolayı pek görüşemedik, iyi bir yere gidelim, beraber mangal yakalım.” dediğini, yaklaşık 3-4 gün sonra İpek isimli şahsı alıp, Celalettin Kurt, Resul Kurt ve bayan arkadaşları ile birlikte Yenikent civarında bir yere giderek mangal yaktıklarını, saat 23.00’e kadar burada kaldıktan sonra ikametlerine gitmek üzere ayrıldıklarını, İpek’in kendisini Dikmen’de oturan anne babasının evine bırakmasını istediğini, bu adrese götürürken İpek ile ilişkiye girmek istediğini söylediğini, ancak onun “Şimdi olmaz, zamana bırakalım.” dediğini, ertesi gün kendisini aramayan İpek’i bir gün sonra arayarak neden aramadığını sorduğunda “Sen o gün bana kabalık ettin, o yüzden aramadım.” diye cevap vermesi üzerine alkollü olduğu için özür dileyerek kendisini mazur görmesini istediğini, bu görüşme esnasında İpek’in iş yerinin kapanacağını, işten ayrılacağını, maaş alamadığını ve ev aradığını söyleyerek kendisinden para istediğini, parasının olmadığını belirtmesi üzerine eşyasını satıp kira borcunu ödeyeceğini söylediğini, aradan 2-3 gün geçtikten sonra telefonda tekrar görüştüğü İpek’in “Ayda yılda sana bir işim düştü, neden para vermedin?” diye sorduğunda tekrar parasının olmadığını söylediğini, birkaç gün sonra tekrar aradığı İpek’in biraz konuştuktan sonra traktörleri kaç liradan sattığını, modellerini ve kaç tane traktörü olduğunu sorarak patronlarının köye götüreceğini söylediğini, kendisinin de ücretlerinin peşin olarak verilmesi gerektiğini belirttiğini, aradan birkaç gün geçtikten sonra mesaj yoluyla nerede olduğunu sorduğu İpek’in İzmir iline iş görüşmesi için gittiğini beyan ettiğini, aradan iki gün geçtikten sonra tekrar mesaj yoluyla nerede olduğunu sorduğunda bu kez Yozgat ilinde olduğunu söylediğini, bu şekilde görüşmelerinin bir müddet daha devam ettiğini, daha sonraki görüşmelerinde İpek’in iş yerinin değiştiğini, başka bir yerde çalıştığını ama yine aynı işi yaptığını, eşi ile boşandığını, bundan sonra daha rahat görüşebileceğini, Elvankent civarından ev tutacağını söylediğini, aradan birkaç gün geçtikten sonra da Elvankent’ten ev tuttuğunu ve kendisini davet edeceğini söylediğini, daha sonra kendisine gönderdiği mesajda ertesi gün olan 13.12.2013 tarihinde saat 14.00 sıralarında evine davet ettiğini ve adresi tarif ederek Adem Büfe diye bir yere geldiğinde tekrar aramasını söylediğini, iş yerinden ayrılıp bu adrese geldiğinde tekrar aradığı İpek’in bir dairenin camından kendisine işaret vererek 3 numaralı dairede olduğunu söylediğini, zile bastığında İpek’in koridora çıkarak kendisini eve aldığını, evin içerisinde bir bayan şahsın daha olduğunu, İpek’in kendisine gönderdiği mesajda viski ve bira almasını istediği için yanında alkol de getirdiğini, biraz alkol aldıktan sonra İpek’in "Yatak odasına geçelim." demesi üzerine geçtikleri yatak odasında üstünü çıkartan İpek’in, kendi üzerini çıkartmadan yatağa girdiğini, bu sırada kapının çaldığını ve evde bulunan Esra olarak tanıdığı bayanın kapıyı açtığını, eve iki erkek şahsın girerek “Ne oluyor burada?” dediğini, bu sırada kapının arkasında gizlendiğini, kapıyı tekmeleyerek açıp kendisini gören şahıslardan birisinin kendisine kafa attığını, İpek’in bu şahsa “Erkan dur vurma, Duran cezası neyse çekecek.” dediğini, diğer erkek şahsın da yumruk ve tekme vurmaya başladığını, daha sonra kendisini salon kısmına götürdüklerini, burada kendisine bir müddet tokat attıklarını, Erkan isimli şahsın salonda bulunan viski şişesini sol kulağının olduğu tarafa vurması üzerine kulağının kesildiğini ve kanamaya başladığını, daha sonra Erkan’ın yanında bulunan diğer erkek şahsa “Bana tabancayı ver, bunu öldüreceğim.” dediğini, bu şahsın belindeki tabancayı vermesi üzerine Erkan’ın “Aç lan ağzını!” diyerek silahı ağzına dayadığını, daha sonra da kafasına dayayarak “Öldüreceğim seni lan, ben cezaevinden yeni çıktım.” dediğini, bir taraftan da her ikisinin birlikte kendisine yumruk, tokat ve tekme vurarak darbettiklerini, İpek ile yanındaki diğer bayan şahsın araya girmeye çalışır gibi yapıp “Yapma, etme!” dediklerinde Erkan isimli şahsın İpek isimli şahsa “Ben sana 20.000 TL’lik masraf ettim, bu evi açtım. Bunun için mi açmıştım?” demesi üzerine İpek’in “Duran cezasını çeker affet!” dediğini, Erkan’ın “Nasıl çekecekmiş?” diye sorması üzerine İpek’in kendisine “Duran ne yaparsan yap sen bunu hâllet!” dediğinde Erkan’ın elindeki tabancayı diğer şahsa verip, mutfak tarafına giderek elinde bıçak ile geldiğini ve boğazına bıçağı dayayarak İpek ile kendisini yan yana getirip “Ben bir aydır İpek Hanımla çıkıyorum, ben onu seviyorum, onunla evleneceğim diyeceksin, ben de kameraya çekeceğim.” dediğini, bu isteği yapmak zorunda kaldığını, Erkan’ın da bu durumu cep telefonu kamerasıyla çektiğini, daha sonra kendisini çıplak vaziyette döndürerek de tek olarak kameraya çektiğini, daha sonra İpek’in “Şu senetleri imzala, bu işten bizi kurtar.” demeye başladığını, bu sırada Erkan’ın, İpek’in babası ile görüşmüş gibi yapıp telefonda birileri ile konuşarak İpek için “Bu orospuyu bir erkekle yakaladım, bunu benim başıma bela ettin.” şeklinde sözler sarf ettiğini, bu sırada kendisinin diğer erkek şahıs tarafından darbedildiğini, daha sonra Erkan’ın diğer şahsa “Bırak, şu senedi imzalasın gidelim.” dediğini, kendisine de iki ayrı senedi 50.000 TL olarak doldurmasını ve imzalamasını, adresini ve TC kimlik numarasını da yazmasını söylediğini, kendisinin de iki ayrı 50.000 TL’lik, toplamda 100.000 TL’lik senedi doldurarak imzaladığını, daha sonra şahısların elini yüzünü yıkattırarak kıyafetlerini giymesini söylediklerini, kıyafetlerini giydiğinde cebinde bulunan yaklaşık 600-700 TL civarındaki parasının da alındığını fark ettiğini, daha sonra beraber evden dışarı çıktıklarını, kendisine İpek isimli bayanı babasının evine götürmesini ve kendilerinin de takip edeceklerini söyleyerek aracına İpek isimli şahsı gönderdiklerini, diğer bayan şahıs ile Erkan ve yanındaki erkek şahsın Ford Fiesta marka araca bindiklerini, Dikmen istikametine doğru giderken Ümitköy içerisinde bir benzinlikten aracına yakıt aldıklarını, yolda giderken İpek’in kendisine sürekli “Sen bu senetleri öde bunu hâlledelim, sen bunları öde, bunu annem ve babama söylemesinler, duymasınlar, sen senetleri öde, yoksa senin belli bir çevren var, ailen duyarsa mahvolursun, sen bitersin ben de biterim! Erkan zaten psikopat, cezaevinden yeni çıktı, bunun normalde paraya ihtiyacı yok, seni de beni de öldürür, ailene de zarar verebilir!” şeklinde telkinlerde bulunduğunu, daha sonra Çayyolu tarafından Dikmen’e gittiklerini, daha önce gitmediği için bu adresi hatırlayamadığını, daha sonra Erkan’ın yanında bulunan erkek şahsın kendi aracına binerek Sincan’da bulunan iş yerine gideceklerini söylediğini, Erkan ve Esra’nın da kendilerini takip ettiklerini, iş yerine geldiklerinde dükkanı açtırarak içeriyi kontrol ettiklerini, içeride bulunan traktörleri sorduklarını, daha sonra Erkan’ın, yanındaki erkek şahsa “Burayı anladın mı, öğrendin mi?” diye sorduğunu, bu şahıs "Öğrendim." dedikten sonra şahısların arabaya bindiklerini, bu sırada Erkan’ın kendisine “Sen senetleri ne zaman halledersin?” diye sorduğunu, kendisinin de “Pazartesi krediye müracaat ederim, perşembe ya da cuma günü çıkar, ben de öderim.” dediğini, Erkan’ın, “Tamam pazartesi ya da salı günü ben gelirim, tekrar görüşürüz.” demesinin ardından şahısların gittiklerini, kendisini darbeden, gasp eden ve tehdit ederek senet imzalattıran isimlerini Erkan, Esra, İpek olarak bildiği ve ismini bilmediği diğer erkek şahıstan davacı ve şikâyetçi olduğunu, bu şahısları görse teşhis edebileceğini,
Mahkemede; inceleme dışı sanık Evşen’in olay günü saat 14.00 sıralarında kendisini arayarak daha sonradan inceleme dışı sanık Emrah'ın evi olduğunu öğrendiği yeri tarif ettiğini, bunun üzerine bu eve gittiğini, Emrah’ın, bıçağı sırtına dayadığı hâlde senetleri imzalattırdığını, Evşen’in araba içinde “Sen bunu hâllet, ailen duymasın, sen bana daha fazla para ver, senet ver.” diye söylediğini, aylık gelirinin 8.000-10.000 TL arasında olduğunu, Emrah senetleri alırken Zeynep ve Evşen’in “Yapmayın, etmeyin, böyle olmasın!” şeklinde konuşmalarının olduğunu ancak ne amaçla söylediklerini bilmediğini, engel olma şeklinde bir davranışlarının ise olmadığını,
Tanık ... talimatla alınan ifadesinde sunduğu dilekçesinde; tutuklu kaldığı cezaevinden nisan ayında tahliye olduğunu, 2 ay kadar Murat Tekin isimli kişiyle birlikte kaldığını, Murat Tekin'in cezaevinde bulundukları sırada kendisine; bir adamı çağırıp tuzağa düşürdüklerini, senet imzalattıklarını, 5 kişi olduklarını, bunlardan ikisinin bayan olduğunu, Murat Tekin'in diğer koğuşta kalan Emrah isimli kişiye kendisi aracılığıyla zarf içinde sık sık not gönderdiğini, hatta bir defasında Emrah’ın koğuşunda kalan arkadaşı Ahmet’in kendisini uyardığını, Murat'tan alıp Emrah'a verdiği yazılı notların idarenin eline geçmesi hâlinde başının derde gireceğini söylediğini, “Şu zarfı aç bakalım.” dediğini, zarfı açıp okuduklarında "Emrah Selim ile Evşen'e haber gönder, Yılmaz'ı içeri aldıralım, ceza çok alacağız, arabasını evini satsın, bize iyi bir avukat tutsun!" ve aynı pusulada "Babasını amcam dövdü, korkuttu, hesabımıza para yatıracak. Planımız bu, tamam mı?" şeklinde yazdığını, bunu okuduktan sonra Murat'ın hiçbir pusulasını alıp götürmediğini, bu olaydan bir hafta sonra duruşmadan dönen Murat'ın "Planımız tuttu, Yılmaz'ı tutuklattık, bizim koğuşlardan birine gelecek, eğer bizim koğuşa düşerse bunu yatıralım, parasını yiyelim, hepimiz rahat ederiz." dediğini, sanık ...'ın tutuklanıp koğuşa getirildiğinde niye tutuklandığını sorduklarını, sanık ...’ın; perişan olduğunu, hüngür hüngür ağladığını, suçsuz olduğunu, kendisine iftira atıldığını söylediğini, sanık ...'ın Murat'a hitaben, "Kardeşim ben sizinle bu olaya karıştım mı? Benim ne yaptığınızdan haberim var mı? Hiç mi Allah'tan korkunuz yok? Vicdanınız sızlamıyor mu?" dediğini, Murat'ın cevaben "Biz sana on sefer haber yolladık, paramız yok dedik, atını arabanı sat, bize iyi bir avukat tut, cezaevindeki maddi imkânlarımızı karşıla dedik, sen bizi dinlemezsen biz de adamı böyle tutuklatırız! Şimdi aklın başına geldi mi? Biz istersek neler yapabileceğimizi anladın mı?" dediğini, tahliye olduktan sonra sanık ...'ın ailesini bulduğunu ve kendisini tanık olarak göstermelerini söylediğini,
Tanık ...; kız arkadaşı olan Zeliha’nın kredi ile araba aldığını, kredinin ikinci taksitini ödeyemeyince arabaya icra gelmemesi için arabayı kiraya vermeyi düşündüğünü söylediğini, kendisinin de 22.11.2013 tarihinde Sincan Sanayi Sitesinde bulunan ... Oto Tamir Servisi isimli iş yerinin sahibi olan sanık ...’ı tanıdığı için ondan aracı olmasını istediğini, 24.11.2013 tarihinde de sanık ...’ın kendisini arayarak inceleme dışı sanık Emrah’ın sevgilisi olan inceleme dışı sanık Zeynep’in arabayı kiralamak istediğini söylediğini, kendilerinin de kabul ederek telefon numarasını aldıklarını, 25.11.2013 tarihinde Zeynep’i aradıklarında Emrah ile görüştüklerini ve Zeliha ile birlikte belirttiği adrese gittiklerini, burada Zeliha ile Zeynep’in aralarında sözleşme yaptıklarını, karşılıklı olarak birbirlerine 3.000 TL’lik senet verdiklerini, ayrıca Zeynep’in 2.000 TL nakit verdiğini, 1.000 TL’lik kalan kısmını da ertesi gün ödediğini,
Tanık Serkan Çetin Mahkemede; sanık ... ile iş ortağı olduğunu, bir gün önce Doblo marka bir aracı tamir ettiklerini, sabah sanık ...'a “Ya sen git ya ben gideyim.” diye söylediğini, sanık ...’ın giderek Doblo’yu çalıştırdıktan sonra araba ile geri geldiğini, saat 08.30 gibi gidip 10.30 gibi döndüğünü, sonra dükkanda çalışmaya başladığını, inceleme dışı Selim’i, güvenlik şirketine ait Golf marka araçlarına akü taktırdıklarından dolayı bildiğini,
Tanık Deniz Yıldırım Mahkemede; Argül Temizlik Şirketinin yetkilisi olduğunu, Doblo marka araçlarının Aralık ayında tam tarihini hatırlamadığı bir gün bozulduğunu, sabah 09.30 gibi yeğenini aradığını, arabanın bir gün önce tamir edildiğini ancak tekrar bozulduğunu, saat 09.30’da gelip arabayı tamir ettiğini, bir saat kadar sonra da geri gittiğini,
Tanık Ferman Narçin Mahkemede; aracının bozulduğunu, sabah saat 09.30 gibi sanık ...’ı aradığını, onun da 15-20 dakika takviye yapıp sonra gittiğini ancak bu olayın tarihini tam hatırlamadığını,
Tanık Haydar ... Mahkemede; olayın olduğu gün beş kişinin tutuklandığını, akşam saat 21.00 sıralarında tanımadığı iki kişinin gelerek “Bu iş çoğa patlar, avukat tutacaksınız, içeridekilere yardımcı olmazsanız.” deyip sanık ...'ı da yakacaklarını söylediklerini, aradan üç gün geçtikten sonra tanımadığı iki kişinin daha geldiğini, yaklaşık on gün sonra dükkâna gittiğini, yine ayrı ayrı iki üç defa on kişinin geldiğini, bu kişilerin hiçbirini tanımadığını, kamera kaydının bulunmadığını, bu kişilerin genellikle sanık ... ile konuştuklarını, kendisinin de “Yapmayın, etmeyin!” dediğini, bu kişileri sanık ...'ın tanıyıp tanımadığını bilmediğini, bu olaylardan dolayı kötü olmamak için polise gidip şikâyetçi olmadıklarını, sanık ...'ın bir şey dediğini de duymadığını,
Tanık Murat Öztok Mahkemede; Etimesgut ilçesinde internet kafelerinin olduğunu, çocukluk arkadaşı olan sanık ...’ın, internet kafelerine gelip gittiğini, 2012 yılının 8. veya 10. aylarında geldiğinde Sincan Sanayisinde tarım ve iş makineleri yapan birisinin olduğunu, bu kişinin zengin olduğunu, tehdide düşkün olduğunu, parasını alabileceklerini söylediğini, mahalle arkadaşı olan inceleme dışı sanık Emrah’a da bunu söylediğini, sanığın bahsettiği bu şahsın daha sonra ... olduğunu öğrendiğini, Emrah'ı bu şekilde işlemeye çalıştığını, kendileri olduğu zaman sanık ...’ın Emrah’ın yanına çok gelmediğini, kendileri olmadığı zamanlarda geldiğini, Emrah'ın sabıkalı olması nedeni ile onu kullanmaya çalıştığını düşündüğünü, Emrah'ın diğer şahısları tanıdığını düşünmediğini, kendisinin cezaevinden iki buçuk ay önce çıktığını, cezaevinde iken sanık ...’ın Emrah’ı gelip alıp götürdüğünü duyduğunu, 16 Şubat'ta cezaevinden çıktığını, olay tarihini bilmediğini,
İnceleme dışı sanık..., müdafisi huzurunda Kollukta; erkek arkadaşı olan inceleme dışı sanık Emrah ile aynı evi paylaştıklarını, evi kendisinin kiraladığını, Emrah’ın da ara sıra geldiğini ve birlikte olduklarını, inceleme dışı sanık Murat’ın da Emrah’ın mahalleden arkadaşı olduğunu ve onun yanında sık sık gördüğünü, bu kişinin eve gelip gitmediğini, inceleme dışı sanıklar Selim ve Evşen ile sanık ...’ın bir buçuk ay kadar önce evine gelerek misafir olduklarını, bu sırada Emrah’ın da evde olduğunu ve bu şahıslarla kendisini tanıştırdığını, Evşen’in; ismini sonradan duyduğu katılan ... ile arkadaş olduğunu, kendisinden para yardımı istediğini fakat katılanın para yardımı yapmadığını, çok borcunun olduğunu, bunu ödemesi gerektiğini, tefecilerden faizle para aldığını, bir yolunu yordamını bulup bu adamdan para alacaklarını, para alma işlemini ise ufak çaplı, şiddet olayı olmadan bir şantajla yapacaklarını, kendisi ile katılan arasında cinsel birliktelik olacağını, bu esnada da şahısla aynı yatakta yakalanacağını, bu şekilde katılandan şantajla yani fotoğraf çekerek istedikleri parayı alacaklarını söylediğini, sanık ...’ın da Emrah’a “Kardeş, Duran sanayide çok zengin bir adam, sanayiciler kralı, çok parası var, Selim onun yanında, Selim onun hakkında her şeyi biliyor, biz adamın her şeyini biliyoruz, korkak, hiçbir zaman şikâyet edemez, karısından çok korkar, karısı çok zengin, biz bu işi bir yolunu bulup yapalım.” dediğini, Selim’in de “...’nın malı mülkü her şey karısının, karısı bu şahsın Evşen ile birlikteliğini öğrenirse elinden her şeyini alır, zaten şahıs pazar günü evinde olduğundan karısından korkusundan Evşen'i arayamıyor, biz bunu Evşen ile aynı yatakta basalım, fotoğraflarını çekelim, bu fotoğrafları kendisine gösterdiğimizde de bayağı yüklü miktarda para sızdırırız, bu fotoğraflar karısının eline geçecek olursa zaten şahıs herşeyi yapar.” dediğini, evde buna benzer çok şey konuşulduğunu, hatta aralarında “Bu olaydan 50.000 TL bize yeter, o da bize kalır.” şeklinde konuşmaların da olduğunu, aradan bir müddet geçtikten sonra sanık ... ile Evşen’in tekrar evlerine geldiğini, Emrah’ın da evde olduğunu, yine aynı konuların konuşulduğunu, fakat yanında açıkça konuşulmadığını, çünkü kendi evinde böyle bir şeye müsaade etmeyeceğini bildiklerini, bundan dolayı da üstü kapalı bir şekilde aralarında konuştuklarını, mutfakta ya da başka bir odada kulak misafiri olup bu konuşulanları duyduğunu, sanık ...’ın defalarca Emrah’ı telefonla arayıp “Bu işi yapalım.” şeklinde konuştuğunu, sanık ... ile Emrah’ın bu işi kafalarına taktıklarını ve yapacaklarını düşündüğünü, olay tarihinde sanık ... ile Evşen’in kahvaltıya geldiklerini, evde Emrah’ın da bulunduğunu, kendisinin de yeni kalkmış olduğunu, bir kahve alarak yanlarına geçip “Hayırdır bu saatte?” diye sorduğunu, bir konu açacaklarını söylemeleri üzerine “Durun ya ben daha yeni uyandım. Ne oluyor?” dediğini, sanık ...’ın “İşte senin bildiğin bir konu var ya onu konuşmaya geldik. Neyse siz aranızda hâlledersiniz.” diyerek evden ayrıldığını, Evşen’in “...’yı telefonla eve çağıracağız, Duran gelecek, biz kendisiyle odada bulunduğumuz esnada sen bizim birkaç fotoğrafımızı çek, bu kadarı bana yeterli, bu sırada da Emrah eve gelecek ve şahısla konuşacak, Emrah şahsa eve geldiğinde 'Sen benim karımla nasıl birlikte olursun?' şeklinde konuşacak, şahsı korkutacak.” dediğini, bunu kabul etmeyerek “O zaman ben evden çıkayım, siz ne hâliniz varsa görün, beni bu işe karıştırmayın.” dediğinde Emrah’ın da “Ne hâliniz varsa görün.” diyerek evden çıktığını, evde yalnız kaldıkları Evşen ile alkol almaya başladıklarını, bu sırada Evşen’e “Madem bu adam seni seviyor ve durumu iyiyse, seni bu mağdur durumundan kurtaracaktır zaten, böyle bir iş yapmanıza gerek yok.” diyerek kendisini caydırmaya çalıştığını, fakat Evşen’in katılana “Aşkım seni seviyorum, görüşelim bu gün.” şeklinde mesaj attığını, daha sonra da telefon açarak adresi verip eve davet ettiğini, saat 14.00 sıralarında eve gelen katılan ile birlikte oturduklarını, kendisinin çıkacağını söylediğini ancak Evşen’in “Lütfen sen de kal!” dediğini, katılanın yanında alkol getirdiğini ve kendisinin de onlara eşlik ettiğini, öpüşürken ve sarılırken katılan ile Evşen’in fotoğraflarını çektiğini, aldığı alkolün etkisiyle bu fotoğrafları çektiğini, alkolün etkisiyle çekme deseler de bu fotoğrafları çekecek olduğunu, bu fotoğrafların cep telefonundan alınmasına rıza gösterdiğini, Evşen’in katılanı yatak odasına götürdüğünü, "Yatak odasına girmeyin!" demesine rağmen kendisini dinlemediklerini, Duran soyunduğu sırada Evşen’in dışarı çıktığını, antrede kendisine “Hadi Emrah’ı çağır gelsin.” dediğini, kendisinin önce karşı geldiğini fakat birkaç kez tekrarlayınca “Hadi gel” diye Emrah’a mesaj çektiğini, aradan kısa bir süre geçtikten sonra Emrah’ın kapıyı çaldığını, kapıyı açtığında Murat ile Emrah’ın içeri girdiklerini, Emrah’ın “Evşen nerede?” diye sorduğunu, cevap vermemesi üzerine kendisine tokat attığını, Emrah ve Murat’ın yatak odasına koşarak kapıyı tekmeleyip içeri girdiklerini, kendisinin mutfakta kaldığını, içeriden bağrışma seslerinin geldiğini, salona geçtiğinde katılanın üzeri giyinik vaziyette eli yüzü kanlı bir şekilde oturduğunu gördüğünü, “Böyle yapmayın lütfen, ne gerek var, siz ne yaptığınızın farkında mısınız?” diye telkinde bulunduğunu, Murat’ın kolundan tutarak kendisini sürükleyip salondan dışarı çıkararak kapıyı kapattığını, içeriden bağrışma seslerinin gelmeye devam ettiğini, küfürler edildiğini, Murat’ın salon kapısını açıp evden çıktığını gördüğünü, kısa bir süre sonra elinde mavi renkli senetlerle geri gelerek salona geçtiğini, kendisinin de salona girdiği sırada Emrah ile Murat’ın katılana senet imzalattırmaya çalıştıklarını, katılanın ise imzalamayacağını söylediğini, bu duruma karşı çıktığı için kendisini tekrar dışarı attıklarını, aradan kısa bir süre geçtikten sonra ortamın sessizleştiğini ve birlikte evden dışarı çıktıklarını, Evşen’i Dikmen’deki evine bıraktıklarını, akabinde katılanın Sincan’daki iş yerine gittiklerini, giderken de bu duruma karşı çıkması üzerine Emrah’ın “Sen neymişsin, dur, karışma, Evşen bize parayı bulduracak, sen her şeye maydanoz olma!” gibi şeyler söylediğini, öfkelenerek aracın dikiz aynasına vurup kırdığını, sonrasında Etimesgut ilçesinde Botanik Cafe civarlarında bir şahısla görüşeceklerini söylediklerini, buraya giderek arabadan indiklerini, kendisinin ise arabada kaldığını, kısa bir süre sonra geri geldiklerinde kimle görüştüklerini sorduğunu, Emrah’ın sanık ... ile görüştüklerini söylediğini, sonra Murat’ı evine bırakarak akabinde Emrah ile eve geçtiklerini, olay esnasında kimsenin elinde silah görmediğini, fakat Emrah'ın olaydan sonra evde; sanık ...’da silah olduğunu, normalde silahı kendisine vereceğini, ancak vermediğini, bu vereceği silahla kendisini elinden vurduğunu, bu silahın da kuru sıkı tabanca olduğunu söylediğini, Evşen’de iki adet mini kameranın olduğunu, bunlardan birisini Emrah’a verdiğini, birisinin ise kendisinde kaldığını, Evşen’in bu mini kamera ile görüntü almak istediğini ancak "Böyle şeylere gerek yok!" diyerek onu ikna edip kamera kaydı aldırtmadığını, Emrah’ın da kamera kaydı yapmadığını, bu olayı başından beri kabul etmeyerek hep karşı çıktığını ancak alkolün etkisiyle olayın içerisinde yer aldığını,
Cumhuriyet Başsavcılığında; olayların belirtilen şekilde planlanıp gelişmesine sebebiyet verenlerin inceleme dışı sanık Emrah ile onunla birlikte hareket eden inceleme dışı sanıklar Selim, Evşen ve sanık ... olduğunu, olayların bu aşamaya geleceğini düşünmediğini, bir şaka olarak başlayan olayın bu duruma geldiğini, inceleme dışı sanık Evşen’in söylediklerinin doğru olmadığını, olayın anlattığı gibi gerçekleştiğini,
Mahkemede ise; gece kulüplerinde çalışan ve yalnız yaşayan bir insan olduğunu, inceleme dışı sanık Emrah’ın, son bir yıldır erkek arkadaşı olduğunu, katılanı tanımadığını, inceleme dışı sanıklar Evşen ve Selim ile sanık ...’ın evine misafir olarak geldiklerinde katılanın zengin olduğundan bahsettiklerini, fotoğraflarını kullanarak şantaj yapabileceklerini söylediklerini, kendisinin gülüp geçtiğini, olay günü sabah saatlerinde sanık ... ve Evşen’in geldiklerini, sabah gelmeleri nedeniyle Emrah'a kızdığını ve alkol almaya başladığını, Evşen’in; tefeciye 30.000 TL borcu olduğunu, paraya ihtiyaç duyduğunu, katılan ile bir arkadaşlığı bulunmasına rağmen katılanın kendisine ufak çaplı yardımlar dışında maddi yönden bir yardımı olmadığını söylediğini, kendisinden fotoğraflarını çekmesini istediğini, kendisinin de oldukça alkollü olması nedeniyle ikisinin fotoğraflarını çekmekte sakınca görmediğini, olayın gerçekleşmesini istemediğini, yolda giderken de Emrah ile tartışmalarının sebebinin Evşen'i eve bırakırken senetlerden haberdar olması olduğunu, senetlerin atılmasını ve katılandan özür dilenmesini istediğini, bu senedin parasından da hiçbir şekilde kişisel çıkarının olmadığını, iyi niyetinin ve güveninin suistimal edildiğini, soruşturma aşamasındaki beyanı okunduğunda; şimdiki beyanlarının doğru olduğunu, Evşen’in baskı altında olduğu hususunda kendisine bir şey söylemediğini, Evşen’in katılana "Elimizde fotoğraflar var, karına gösteririz!" diye tefecilere borcunu ödettirmeye çalışacağını zannettiğini ancak daha sonra Evşen'in tefecilere borcunun olmadığını öğrendiğini,
İnceleme dışı sanık ..., müdafisi huzurunda Kollukta; sanık ...’ın 6-7 yıllık arkadaşı olduğunu, aralarında herhangi bir beraberlik olmadığını, erkek arkadaşı olan inceleme dışı sanık Selim ile kendisini sanık ...’ın tanıştırdığını, yaklaşık 6-7 ay kadar birlikte olduklarını, bir buçuk ay kadar önce de ikamet ettiği evde oturdukları sırada Selim’in kendisine aynı binada oturduğu katılanın çok zengin olduğunu, maddi yönden kendisine yardımcı olabileceğini, katılan ile gidip tanışmasını söylediğini, bu konuşma yapıldığı sırada Selim ile olan ilişkileri bitmesi nedeniyle kendisiyle yalnızca arkadaş olduklarını, aradan uzunca bir süre geçtikten sonra Sincan Oto Sanayi Bölgesinde bulunan bir kahvehanede cinsel içerikli performans ürünlerinin tanıtımını yaparken orada bulunanların birbirlerine haber verdiklerini, içeriye giren bir şahısla ilgili "Duran geldi." denilince Selim’in bahsettiği şahsın bu kişi olduğunu düşündüğünü, katılana traktör tamircisi olup olmadığını sorduğunda, onaylaması üzerine katılanın, Selim’in bahsettiği şahıs olduğunu anladığını, bir süre sonra katılan ile sohbet etmeye başladıklarını, katılandan telefon numarasını istediğini ve aldığını, bir iki gün sonra telefonla görüşmeye başladıklarını, yaklaşık bir buçuk aylık süre içerisinde birkaç kez gezmeye gittiklerini, ancak hiç cinsel ilişkiye girmediklerini, bir kez katılandan para istediğini, onun da 200 TL’yi kardeşinin hesabına yatırdığını, bu sırada Selim ile konuşmaya devam ettiklerini, katılan ile tanıştıklarını ve düzeyli bir ilişkilerinin olduğunu ona söylediğini, duyduğu kadarıyla inceleme dışı sanıklar Selim ve Emrah ile sanık ...’ın bu konuları konuştuklarını, tarihini hatırlamadığı bir gün Selim ve sanık ... ile birlikte inceleme dışı sanık Zeynep’in evine gittiklerini, evde inceleme dışı sanıklar Zeynep ve Emrah’ın olduğunu, Selim, Zeynep, Emrah ve sanık ...’ın daha önceden kendi aralarında kendisinin katılan ile ilişkisinin bulunduğu ve katılanın çok zengin olduğu hususlarında konuştuklarını, aralarında katılanın eve çağrılarak onun ile beraberken Emrah’ın kendilerini basacağı, kendisinin Emrah’ın karısı olarak lanse edileceği, katılanın korkması hâlinde bir miktar paranın ondan alınacağı şeklinde konuşmalar geçtiğini, herkesin bu işi kabul ettiğini, daha sonra katılan ile görüşmeyi bırakınca bu işin yattığını, aradan bir müddet geçtikten sonra sanık ... ve Selim ile yüz yüze görüştüğü sırada “Bu işin peşini bırakmayalım, yapmış olduğumuz planı uygulayalım!” dediklerini ve kendisini ikna etmeye çalıştıklarını, kendisinin de “Eğer vurdu kırdı olmayacaksa, kimseye zarar verilmeyecekse varım.” dediğini, olay tarihinde sanık ... ile birlikte Zeynep’in evine gittiklerini, gittiklerinde Emrah ve Zeynep’in yeni uyanmış olduklarını, birlikte kahvaltı yaptıklarını, daha sonra sanık ...’ın “Beni çok arayan var, işlerim yoğun, sonra gelirim.” diyerek evden ayrıldığını, Zeynep ve Emrah ile birlikte tekrar yapacakları şeyleri konuştuklarını, kendisinin "Kötü bir olay yaşanmasın, kimse zarar görmesin!" gibi söylemlerde bulunduğunu, hatta katılanın gelirken evde içmek için viski getirmesinin bile söylendiğini, ardından katılanı arayarak eve davet ettiğini, katılan gelmeden önce Emrah’ın evden çıktığını, Zeynep’in katılana evin adresini verdiğini, bir müddet sonra gelen katılan ile salonda oturduklarını, Zeynep’in de kendilerine katıldığını ve bir müddet alkol aldıklarını, Zeynep ile katılanın bayağı bir yakınlaştıklarını, sonra Zeynep’in katılanı elinden tutarak yatak odasına doğru götürdüğünü, kendisinin de arkalarından içeri girdiğini, sonra Zeynep’in odadan çıktığını, Zeynep ile Emrah’ın sürekli mesajlaştıklarını, bu sırada kapının çaldığını ve eve Emrah ile olay yerinde görüp tanıdığı inceleme dışı sanık Murat’ın geldiğini, katılan ile yatak odasının kapısını kapatmaya çalıştıklarını, Emrah ile Murat’ın ise kapıyı açmaya çalıştıklarını, kapıyı açan Emrah’ın “Ne yapıyorsunuz siz lan?” diyerek kendisine bir tokat attığını, kendisinin koşarak salona gittiğini, içeriden bağrışma sesleri geldiğini, katılanın “Yapma abi, özür dilerim, bir hata yaptım.” dediğini, sonra birlikte salona geldiklerini, burada Murat ve Emrah’ın katılana birkaç kez vurduklarını, bir ara Emrah’ın elinde bıçak gördüğünü, Emrah’ın bu bıçak ile dürtme şeklinde bir hamle yapmadığını ancak bıçağı elinde salladığını, Emrah ve Murat'ın, kendisini ve Zeynep’i dışarıya çıkarttıklarını, Zeynep’in “Yapma abi, orta yolu bulursunuz, gereken neyse yapılır.” şeklinde cümleler kullandığını, salondan ayrılarak mutfağa girdiğini, bir süre sonra tekrar salona geçtiğinde Emrah’ın elinde kırık bir bardak gördüğünü ve elinin kanlar içerisinde olduğunu, katılanın da yüzünde kan olduğunu, katılanın “Abi yalvarıyorum, ben size ne gerekiyorsa yapacağım, gerekirse evrak vereyim.” dediğini, bunun üzerine Murat’ın evden çıkarak kısa bir süre sonra elinde iki adet senetle geri geldiğini, senetleri verdikleri katılanın bunları imzalayarak “Çarşamba ya da perşembe günü kredi çekip bu senetleri ödeyeceğim.” dediğini, senetlerin kaç liralık olacağının katılana söylenmediğini, akabinde katılanın arabayla kendisini eve bıraktığını, diğerlerinin de takip ettiklerini, sonrasında ne olduğunu bilmediğini, Zeynep’in sadece salonda bulundukları sırada fotoğraflarını çektiğini, bunu özellikle istemediğini, katılandan veya cebinden para alındığını görmediğini, katılanın asılsız beyanda bulunduğunu, olay esnasında, öncesinde veya sonrasında kimsenin elinde silah görmediğini, Selim’in internet üzerinden aldığı anahtarlık şeklindeki kameralardan birini kendisine diğerini de Emrah’a verdiğini, olay esnasında bu kameranın kullanılmadığını, evde olan bu kamerayı yanına hiç almadığını, bu olayı Selim, Emrah, Zeynep ve sanık ...’ın planladıklarını, olayın bu hâle geleceğini, yani katılanın zarar göreceğine ihtimal vermediğini, olayın sessiz ve sakince hâlledileceğini, katılanın korkutulup verirse bir miktar para alınacağını düşündüğünü, pişman olduğunu,
Cumhuriyet Başsavcılığında; inceleme dışı sanık Selim ile yaklaşık 1-1,5 yıldır arkadaş olduklarını, ilk 6 ayda sevgili olduklarını ancak daha sonradan ilişkilerini bitirdiklerini, görüşmeye ise devam ettiklerini, Selim’in kendisine “Sincan Sanayinde Duran isimli zengin bir şahıs var, eşinin mal varlığı çok, sana bakar, onla yakınlaş!” şeklinde telkinlerde bulunduğunu, Sincan Sanayi Bölgesinde pazarlama işi yaparken tesadüfen katılan ile tanışarak telefonda görüşmeye başladıklarını, görüşmelerinden Selim’in haberinin olduğunu, inceleme dışı sanıklar Selim, Emrah ve Zeynep’in katılandan para koparmak için bir plan yaptıklarını, bu durumu kendisine de anlattıklarını, kendisinin de katılana zarar verilmeyecekse, herhangi bir darp ve cebir olmayacaksa bu işi kabul edebileceğini söylediğini, Zeynep ve Emrah’ın birlikte yaşadıkları evde buluştuklarını, bu buluşmaların birinde sanık ...’ın da geldiğini, ancak anladığı kadarıyla sanık ...'ın bu olaylarla çok fazla bağlantısının olmadığını, olaydan yaklaşık bir ay önce Selim ve Emrah’ın bu işi yapmak üzere kendi aralarında konuştuklarını, önceki Cuma günü için de katılanı eve davet etmesini söylediklerini, bu plana göre Emrah’ın katılan eve geldikten sonra baskın yaparak kendisini kocası olarak tanıtıp katılanı sıkıştırarak karşılığında alabileceği kadar para alacağını, ancak herhangi bir silah veya benzeri alet kullanılmadan ve katılana bir zarar verilmeden bu işin yapılacağını, Cuma günü sabahı sanık ...’ın saat 10:00 civarında kendisini Dikmen'deki evinden alarak Zeynep ve Emrah'ın olduğu eve götürdüğünü, orada dördünün birlikte kahvaltı yaptıklarını, bir süre sonra sanık ...’ın işi olduğunu söyleyerek evi terk ettiğini, o gün içerisinde Selim ile hiç görüşmediğini, katılanın eve geleceğini telefonla sanık ...'a söylediğini, Selim ile telefonda çok fazla konuşmadıklarını ancak olayı organize edenlerin Selim, Emrah ve sanık ... olduğunu tahmin ettiğini, olaydan sonra senetleri kimin aldığını bilmediğini, yağma suçunu işlemek kastıyla katılanı davet etmediğini,
Mahkemede; 1 yıla yakın bir süre ile arkadaşı olan inceleme dışı sanık Selim ile kendisini sanık ...’ın tanıştırdığını, bu ilişkiden evlilik dışı hamile kaldığını ve çocuğunu aldırdığını, sanık ...’ın bu durumu ailesine bildireceğine yönelik kendisini tehdit ettiğini, ne yaptıysa Selim ve sanık ...’a peşini bıraktıramadığını, sanık ...’ın “Benden kurtulmak istiyorsan bunun bir yolu var.” deyip, katılandan bahsederek “O şahsı dediğim yere çağır, ben hâlledeceğim!” dediğini, peşini bırakması için mecburen onun dediği şekilde katılanı inceleme dışı sanık Emrah'ın evine çağırdığını, sanık ...’ın, kendisini sabah evden alarak Emrah’ın evine bıraktığını ve 10-15 dakika kadar sonra ayrıldığını, saat 14.00 sıralarında da katılanın eve geldiğini, inceleme dışı sanık Murat'ı ilk defa olay yerinde gördüğünü, olayın planlanması aşamasında kendisinin yer almadığını, resimlerin ne amaçla çekildiğini bilmediğini, resimlerin zorla çekilmediğini, telefon mesaj çözüm tutanağında belirtilen telefonların kendisine ait olmadığını, 0544 953 .. 73 ya da 93’lü bir telefon numarası kullandığını, kendisini olay yerine çağıran ve bırakanın sanık ... olduğunu, kimin ne plan yaptığını bilmediğini, sanık ...’ın, Selim’in Antalya’da olduğunu söylediğini, sanık ... ile cuma günü buluşacaklarının belli olduğunu ve kendisinin mesaj atıp bulunduğu yeri sorduğunu, o gün kendisi için geleceğini, arabayla giderken katılana “Gereken ne ise yap, benim aile hayatım bitecek, gerekirse polise git!” dediğini, onun da “Gitmem!” şeklinde karşılık verdiğini, mahkeme huzurundaki beyanı ile soruşturma aşamasındaki beyanları arasında çok fazla çelişki olduğunu düşünmediğini,
İnceleme dışı sanık ..., müdafisi huzurunda Kollukta; inceleme dışı sanık Zeynep’in yaklaşık 10 aydır kız arkadaşı olduğunu, evi beraber kullandıklarını, yaklaşık 2 ay kadar önce mahalleden tanıdığı sanık ...’ın, yanında daha önceden hiç görmediği inceleme dışı sanıklar Selim ve Evşen ile beraber ikametine geldiğini, birlikte yemek yediklerini, o gün kendisine ve Zeynep’e; Selim’in tanıdığı katılanın zengin olduğunu, Evşen ile şahsı tanıştıracaklarını, bir ortamını bulunca da bir şekilde parasını alacaklarını söylediklerini, Selim’in; katılanı Evşen ile uygunsuz bir şekilde yakalamasını ve daha sonrasını kendinin düşüneceğini ifade ettiğini, hatta yan yana birkaç tane fotoğraf çekmesinin yeterli olacağını belirttiğini, bunu kabul etmediğini ve bu kişilerin evden ayrıldıklarını, sonradan öğrendiği kadarı ile Selim’in Evşen’i katılan ile tanıştırdığını, Evşen’in cinsel içerikli ürünleri tanıtmak için iş yerine gittiğinde tanıştıklarını, hatta birkaç kez dışarıda buluştuklarını, 15-20 gün önce de Selim ve Evşen’in istekleri üzerine dışarıda görüştüklerini, yine aynı şekilde Evşen ile katılanı eve almasını, bu sırada da onları evde basmasını, birkaç poz fotoğraf çekmesini, hatta katılana Evşen’in karısı olduğunu söylemesini ve buna katılanı inandırmasını söylediğini, kendisinin kabul etmediğini, bu kez de Evşen’in tefeciden yüklü miktarda faizli para aldığını, bu parayı ödeyemediğini, bu oyunu oynayarak katılandan para alması gerektiğini söylediğini, kendisinin ise bu işin tehlikeli olduğunu, başlarının belaya girebileceğini belirtmesi üzerine Selim’in “Abi ben bu adamı iyi tanıyorum, hem aynı binada oturuyoruz, hem de aynı yerde çalışıyoruz, korkağın tekidir, hiçbir şekilde şikâyetçi olamaz. Sen bu işi bana bırak, herkes bu işten de yolunu bulur, maddi olarak hakkını alır.” dediğini ve defalarca tekrarlayarak bu fikri kafasına soktuklarını, olay günü sabah saatlerinde sanık ... ile Evşen’in kendilerine kahvaltıya geldiklerini, Selim’in Antalya'da bulunduğunu söylediklerini, belirttiği konunun Zeynep, Evşen, sanık ve kendisi arasında tekrar konuşulduğunu, sanık ...’ın “Benim işim var.” diyerek gittiğini, yarım saat sonrasında da kendisinin evden ayrıldığını, Zeynep ile Evşen’in evde kaldıklarını, evden çıktıktan sonra arkadaşı olan inceleme dışı sanık Murat ile telefonlaşıp evinin yakınlarında buluştuklarını, aradan bir buçuk saat geçtikten sonra Zeynep’in kendisine “Ortam kıvamında, on numara, fotoğraf tamam, gelin lan!” şeklinde mesaj attığını, bu mesajdan sonra hemen Murat ile birlikte eve gittiklerini, kapıyı Zeynep’in açtığını, kendisinin direk yatak odasına girdiğini, bu sırada katılanın çıplak; Evşen’in ise kısmen giyinik olduğunu, katılana hitaben “Sen napıyon lan benim yatak odamda?” dediğini, katılanın Evşen’i göstererek “Bu çağırdı beni!” dediğini, kendisinin de katılana bir tokat attığını, daha sonra yaşanan arbedede her ikisinin de salona kaçtıklarını, peşlerinden kendisinin de salona gittiğini, sehpa üzerinde bulunan viski bardağını katılana fırlattığını, bardağın katılanın kulağına gelerek kırıldığını, bu nedenle kendisinin sağ baş parmağının; katılanın da kulağının kesildiğini, akabinde aralarında arbede yaşandığını ve birbirlerine vurduklarını, sonra katılana “Senin karın yok mu milletin karısıyla milletin yatak odasında düşüp kalkıyorsun pezevenk?” dediğini, katılanın da “Evşen’in seninle evli olduğunu bilmiyordum.” dediğini, bu arbede esnasında Murat’ın katılana vurup vurmadığını hatırlamadığını, katılanın kendisine ve Murat’a “Beni bırakın, ben gideyim, ben evliyim, 4 çocuk babasıyım, sıkıntı yaşamak istemiyorum, senet vereyim size!” dediğini, kendilerinin de bunu Evşen için kabul ettiklerini, Murat’ın evden çıkarak Zeynep’in adına kiraladıkları arabadan iki adet boş senet alarak eve tekrar geldiğini, bu senetlerin araba kiraladıkları sırada kiralamacıya verdikleri senetlerden arttığı için aracın torpido gözünde bulunduğunu, Murat’ın senedi katılana verdiğini, katılanın da kendi el yazısı ile iki adet 50.000 TL’lik senet yazarak kendisine ilettiğini, akabinde evden çıktıklarını, Evşen’i katılanın arabasına aldığını, Zeynep, Murat ve kendisinin de kiralık olan araçla onları takip ettiklerini, katılanın Evşen’i Dikmen’de bulunan evine bıraktığını, sonra katılanın “Benim yerim yurdum belli, göstereyim isterseniz.” demesi üzerine Murat’ın, katılanın arabasına geçtiğini, peş peşe katılanın Sincan Oto Sanayi Bölgesinde bulunan iş yerine gittiklerini, iş yerine girmediklerini hatırladığını, kulağı kanadığı için katılana “Hastaneye götüreyim mi seni?” diye sorduğunu, katılanın ise kabul etmeyerek “Ben kendim giderim.” dediğini ve yanlarından ayrıldığını, akabinde Selim’i arayarak “İş tamam!” dediğini, Selim’in de “Ben Antalya’dan çıktım geliyorum, birkaç saate oradayım, siz evrakları Yılmaz’a bırakın, ben ondan alırım.” dediğini, bunun üzerine sanık ...’ın Sincan Oto Sanayi Bölgesinde bulunan iş yerine gittiklerini, iş yerinin kapalı olması üzerine aradıkları sanık ... ile Etimesgut ilçesinde buluştuklarını ve iki adet senedi ona vererek “Bunları ...’a vereceksin, onun haberi var.” dediklerini, olayda silah kullanılmadığını, sadece mutfağa giderek katılanı korkutmak amacıyla eline bıçak aldığını, bir kaç gün öncesinde çocukların elinden kuru sıkı bir tabanca alarak havaya ateş ettiğini, atmadığı dört adet kuru sıkı tabanca mermisi kaldığını, bunlarla da bozuk para gibi elinde oynadığını, mermileri bulundurma amacının bu olduğunu, pantolon cebinden çıkan anahtarlık görünümlü mini kamerayı bir arkadaşından aldığını, bu cihazı çalıştırmaya çalıştığını fakat arızalı olduğunu tespit ettiğini, bu cihazı hiçbir yerde kullanmadığını, katılandan hiçbir şekilde para almadığını, para alındığını da görmediğini, katılanın aracında mazot olmadığını söylemesi üzerine kendisine 10 TL verdiğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında; olayın başlangıcında bir rolünün bulunmadığını, bu planı yapanın ve kendilerini bu işe azmettirenlerin inceleme dışı sanık Selim ile onun kız arkadaşı inceleme dışı sanık Evşen olduğunu, zaman zaman sanayiye gittiğinde Selim’in, kendisine; Evşen'in Duran isminde bir şahısla tanıştığını, bu şahsın zengin ve korkak olduğunu, sıkıştırırlarsa kendisinden para alabileceklerini, Evşen ile bu şahsın resimlerini çekip gösterirlerse çok para alacaklarını söylediğini, Selim ve Evşen’in kendisine; Evşen’in katılan ile bir kaç kez buluştuğunu ve birlikte bağ evine gidip resimler çektiklerini anlattıklarını, Evşen’in; para aldığı tefecilerin kendisini sıkıştırdıklarını, mutlaka para bulması gerektiğini, bu işi yapmak zorunda olduğunu, hatta Selim'den kendisini pazarlamasını istediğini, yani fahişelik yapacağını söylediğini, tezgahı kuranın Selim olduğunu, Selim’in sanık ...'ı, kendisini, sevgilisini, hatta yaşadıkları evi dahi kullandığını, olayı tamamen Selim ve Evşen’in organize edip planladıklarını, onların hazırladığı plan gereği Evşen’in olay günü katılanı eve çağırdığını, katılandan senet istemediğini, ancak katılanın “Evden gitmek istiyorum, beni bırakın, senet vereyim!” demesi üzerine Evşen’in “Ne veriyorsan ver kurtulalım!” şeklinde sözler söylediğini, bunun üzerine araç kiralarken kullandıkları ve arabada bulunan senetlerin akıllarına geldiğini, inceleme dışı sanık Murat’ın arabadan senetleri getirdiğini, katılanın kendi el yazısı ve rızasıyla hiçbir zorlama olmadan senetleri doldurup verdiğini,
Mahkemede; sanık ...’ın, çocukluk arkadaşı olduğunu, inceleme dışı sanık Evşen’i de sanık ...’dan dolayı uzaktan tanıdığını, zaman zaman görüştükleri sanık ...’ın bir gün kendisini arayarak “Oturalım bir yerde!” dediğini, sanık ...’ın yanında Evşen ile inceleme dışı sanık Selim de olduğu hâlde kendi evlerinde çay kahve içtiklerini, sohbet ettikleri sırada Selim ile sanık ...’ın “Sanayide paralı bir adam var, bunun çok parası var, eşinden dolayı zengin, çoluk çocuğu var, karısından korkar! Ne düşünüyorsunuz? Bunu bir bayanla basmış gibi gösterirsek para sızdırırız!” dediklerini, kendisinin ise; şimdiye kadar böyle bir işin içinde olmadığını ve böyle bir işe girmeyeceğini, bir daha yanına gelmemelerini söylediğini, bu anlattıklarının olaydan iki ay önce gerçekleştiğini, bir ay sonra Evşen, Selim ve sanık ...’ın, evine geldiklerini, sanık ...’ın, Evşen'in katılan ile bir şekilde tanıştığını, hatta bağ evine, oraya buraya yemeğe gittiklerini söylediğini, Selim de aynı şeyleri dile getirince “Bir daha bana bu şekilde gelmeyin, dostluğumu kesmeyeyim!” dediğini, Selim’in daha sonra kendisini arayıp sormadığını, sanık ...’ın ise daha sık gelmeye başladığını, olaydan bir ya da iki gün önce sanık ...’ın Evşen ile Etimesgut ilçesinde bulunan bir nakliye firmasına geldiklerini, Evşen’in arabadan inmediğini, sanık ...’ın ise arabadan inerek yanına gelip çay içtiğini, kendisinin de babasının ameliyat olacağını, maddi olarak zorlandığını ve paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek 5.000 TL borç istediğini sanık ...’ın “İşler kesat, alacaklar dönmedi.” gibi kelimeler söyleyip “Sen geri zekalısın, para önümüzde sen elinin tersiyle itiyorsun.” dediğini, yanlarında olan Aykut Emrah Albayrak’ın “Bir şey mi var?” diye söyleyince sanık ...’ın katılanın mali durumuyla ilgili konuştuğunu, daha sonra Evşen'in bulunduğu arabaya bindiklerini, turlarken de katılanla ilgili “Bu işte iyi para var.” dediğini, Evşen'e “Ne diyorsun bu konu hakkında?” diye sorduğunda sanık ...’ın “Niye Evşen'e soruyorsun, senin paraya ihtiyacın var, yapacaksın!” dediğini, daha sonra Evşen'i evine bıraktıklarını, o dönemde paraya ihtiyacı olduğunu, sanık ...’ın olaydan bir gün önce arayarak Evşen'i eve getireceğini söylediğini, Evşen ile beraber eve geldiklerini ve birlikte kahvaltı yaptıklarını, inceleme dışı sanık Zeynep’in rahatsızlığını bahane ederek işe gitmediğini, büyük ihtimalle kendisini kıskandığını, daha sonra eve Murat ile birlikte döndüklerinde yatak odasında Zeynep'i görünce bu işi salonda hâlledebilirdiniz niye yatak odasına geçtiniz diye tokat attığını, sabahleyin evde konuştukları sanık ...’ın “Bayanlar evdeyken olayın üzerine gel, Duran seni o şekilde görünce panikler, ne istersen yapar.” diye söylediğini, katılanı bıraktıktan sonra Etimesgut ilçesine gittiklerini, telefon ederek ve mesaj çekerek nakliye yazıhanesinde oturduğunu söylemesi üzerine Murat ile birlikte sanık ...'ın yanına gittiklerini, orada bira içmekte olan sanık ...’ın bir bira da kendisine ısmarladığını, daha sonra arabaya geçtiklerini, sanık ...’ın “Ne yaptınız?” diye sorduğunu, “Dediklerinin hepsini yaptık.” diyerek senetleri ona verdiğini, sanık ...’ın senetleri elinde sallayarak “Bunlar para, birkaç tane daha enayi var.” dediğini ve sonra kendisini öptüğünü, kendilerinin senet alma gibi bir niyetlerinin olmadığını, suça konu senetleri sanık ...’a verdikten sonra “Selim'e vereceksin haberi var.” demediğini, Selim’in müdafisinin dilekçe ekinde sunmuş olduğu fotokopi şeklindeki 7 sayfadan ibaret mektubu kendisinin yazdığını,
İnceleme dışı sanık Murat Tekin müdafi huzurunda Kollukta; inceleme dışı sanık Emrah’ın olay tarihinde saat 11.30 sıralarında kendisini arayarak “Aşağı in geliyorum.” demesi üzerine giyinip aşağıya indiğini ve arabaya binerek biraz dolaştıklarını, bira alarak arabada içmeye başladıklarını, bu sırada Emrah’a devamlı mesajlar geldiğini, bir kere de inceleme dışı sanık Zeynep ile telefonla görüştüklerini, akabinde de Emrah’ın “Eve çıkalım” demesi üzerine evine gittiklerini, kapıyı Zeynep’in açtığını, Emrah’ın koşarak içeri girip yatak odasının kapısını açtığını, içeride bir bayan ve bir erkek şahsın olduğunu, bu bayan ve erkek şahısları ilk defa gördüğünü, Emrah’ın katılana “Lan sen benim karımla nasıl yatarsın” diye bağırdığını, kendisinin şok olduğunu çünkü Emrah’ın evli olmadığını, akabinde Emrah’ın katılana vurmaya başlaması üzerine kendisinin de onun yanına gittiğini, kendisinin katılana vurmadığını, Emrah’ın bu arada Zeynep’e ve ismini sonradan öğrendiği inceleme dışı sanık Evşen’e de tokat attığını, bu sırada ismini sonradan öğrendiği katılanın üst kısmında sadece atlet olduğunu, alt kısmının ise giyinik olduğunu, yatak odasından çıkıp salona geçtiklerini, Emrah’ın yine bağırıp çağırmaya başladığını, masa üzerinde bulunan bardağı kafasında kırdığı katılanın yüzünden kan akmaya başladığını, sonra Emrah’ın mutfağa geçerek bir bıçak alıp geldiğini, katılanı banyoya götürüp yüzündeki kanı temizlediğini ve üzerini giydirdiğini, tekrardan salona geçtiklerini, katılanın burada “Benim dört tane çocuğum var, ailem var, bırakın gideyim, ne isterseniz yaparım, para vereyim, senet vereyim size, beni bırakın.” demeye başladığını, Emrah’ın bu sırada kendisine “Arabada senet var al gel” dediğini, arabanın anahtarını alarak arabaya gittiğini ve torpido gözündeki senetleri alıp Emrah’a verdiğini, onun da katılana verdiğini, katılanın elindeki senetleri yazmaya başladığını ve senetleri tekrar Emrah’a verdiğini, bunun üzerine evden çıktıklarını, Evşen’in katılanın arabasına bindiğini, kendisinin de Emrah ve Zeynep ile başka arabaya binerek onu takip ettiklerini, Dikmen tarafına giderek Evşen’i evine bıraktıklarını, sonra kendisinin katılanın arabasına bindiğini ve birlikte Sincan Oto Sanayi Sitesine gittiklerini, iş yeri önünde katılanı bıraktıklarını, katılanın iş yerini açarak içeriye girdiğini, kendilerinin oradan ayrılıp Etimesgut’a geldiklerini ve sanık ... ile görüştüklerini, Emrah’ın senetleri sanık ...’a verdiğini ve buradan ayrıldıklarını, sonra kendisini eve bıraktıklarını, olay esnasında silah kullanılmadığını, suçlamaları kabul etmediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında; olaydan sonra katılanın inceleme dışı sanık Evşen ile birlikte evden ayrıldıklarını, kendilerinin de peşlerinden giderek Evşen’i evine bıraktıklarını, daha sonra katılan ile birlikte Sincan'daki iş yerine kadar gittiklerini ve katılanı bırakıp ayrıldıklarını, inceleme dışı sanık Emrah’ın yolda bir ya da iki sefer inceleme dışı sanık Selim'i arayarak "İş tamam" dediğini, Selim’in de Emrah’a“Evrakı Yılmaz'a bırak” demiş olduğunu, Emrah’ın da sanık ...’ı aradığını ve Etimesgut’ta buluştuklarını, sanık Emrah’ın senetleri açmadan kapalı vaziyette Yılmaz'a uzatarak “Bunları Selim'e ver” dediğini, sanık ...’ın da bir şey demeden senetleri cebine koyarak gittiğini,
Mahkemede; olaydan sonra bir yerde bira içmekte olan sanık ... ile karşılaştıklarını, inceleme dışı sanık Emrah’ın senetleri çıkararak sanık ...'a verdiğini, sanık ...’ın da “Bu gibi birkaç tane daha işimiz var, 3-4 tane daha iş var.” dediğini, katılanı tanımadığını, sadece arkadaşı olan Emrah’ı tanıdığını, inceleme dışı sanık Zeynep ile sanık ...’ı Emrah’dan dolayı tanıdığını, inceleme dışı sanık Evşen’i o gün gördüğünü, inceleme dışı sanık Selim’i de karakolda gördüğünü öncesinde tanımadığını, iddianamede belirtildiği şekilde olayın olduğunu daha sonra öğrendiğini, böyle bir olayın içine biranda düştüğünü, Evşen’in katılanın arabasında olduğunu ve arka arkaya gittiklerini, kendilerinin bulunduğu arabada Emrah’ın telefonda Selim ile görüştüğünü ancak ne konuştuklarını hatırlamadığını, “İş tamam” gibi bir konuşma geçip geçmediğini hatırlamadığını,
İnceleme dışı sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; inceleme dışı sanık Evşen ile kendisini sanayiden tanıdığı sanık ...’ın tanıştırdığını, 5-6 ay kadar birlikte oldukları Evşen’in bu dönem içerisinde kendisine tefeciden para aldığını ve borcunun çok olduğunu söyleyerek kendisinden yardım istediğini, kendisinin de durumu olmadığı için yardımcı olmayacağını söylediğini, cinsel içerikli performans ürünlerinin pazarlamasını yapan Evşen’in Sincan Sanayisinde bu malzemeleri kime satabileceğini sorduğunu, kendisinin de sanayi de durumu iyi olan katılan ...’ın ismini verdiğini, Evşen’in bir müddet sonra malzeme satarken katılan ile tanıştığını, bu arada kendisinin Evşen ile ayrılmış olduğunu, katılan ile Evşen’in son bir ay içerisinde çıkmaya ve görüşmeye başladıklarını, Evşen’in kendisine “Bu adam nasıl, sen tanırsın, neticede sanayide komşun” diye sorduğunu, kendisinin de katılanın zengin olduğunu, durumunun iyi olduğunu, parasının olduğunu anlattığını, 20 gün kadar önce de sanık ...’ın isteği üzerine sanık ... ve Evşen ile birlikte inceleme dışı sanıklar Emrah ve Zeynep’in evine gittiklerini, birlikte oturduklarını, Evşen’in “Duran isimli zengin şahısla tanıştım.” dediğini, akabinde hep birlikte “... ile birlikte evde basılsın, fotoğrafı çekilsin, daha sonra biz bu fotoğrafları Duran’a gösteririz, şahıstan para alırız.” şeklinde konuşmalar geçtiğini, tahminen 1 saat kadar sonra da evden ayrıldıklarını, bir daha da bu şahıslarla görüşmediğini, Evşen’e de "Bir daha beni arama" şeklinde mesaj attığını, olay günü akşamı Emrah’ın kendisini arayarak “Duran’ı sanayiye bırakacağız, sen de sanayiye gel” dediğini, kendisinin de “Antalya'dayım, yoldayım geliyorum.” diyerek telefonu kapattığını daha sonra da bu şahıslarla hiç görüşmediğini, olayı kendisinin planladığı ve katılandan alınan senetlerin kendisine verileceği şeklindeki beyanların asılsız olduğunu ve suçlamaları kabul etmediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında; kendisine komplo kurduklarını, inceleme dışı Evşen ile sanık ... vasıtasıyla tanıştığını, Evşen ile birkaç ay sevgili olarak yaşadıktan sonra ayrıldıklarını, bayan cinsel performans ürünleri satışı yapan Evşen’in zaman zaman sanayiye gelerek satış yaptığını, Evşen’e yardımcı olmak için onu bir kaç esnafa yönlendirdiğini, bunlardan birinin de katılan olduğunu, daha sonra da Evşen’in katılan ile arkadaş olduklarını, yaklaşık bir ay kadar önce de sanık ...’ın kendisini inceleme dışı sanık Zeynep'in evine götürdüğünü, yanlarında Evşen’in de olduğunu, eve gittiklerinde evde inceleme dışı sanık Emrah’ın da olduğunu, beşinin birlikte katılandan nasıl para sızdıracakları konusunda konuşmalar yaptıklarını, hatta Evşen’in katılan ile çekilmiş fotoğraflarının olduğunu söylemesi üzerine “Bunları dükkana götürüp şantaj yapalım.” diye konuştuklarını, bu konuyu bir daha kimseyle konuşmadığını, hatta Evşen ve sanık ...’a “Beni bir daha aramayın” dediğini, ondan sonra kendisini bir daha arayanın olmadığını, olaylarla ilgisinin bulunmadığını, sanık ...’dan ele geçirilen senetlerden haberinin olmadığını, sanık ... senetleri kendisine verecek olsaydı dükkan komşusu olması itibarıyla gün içerisinde verebileceğini, ayrıca akşamüstü evinin önüne geldiğini, o zaman da verebileceğini, ancak kendisine senetlerden hiç bahsetmediğini,
Mahkemede; katılanı sanayiden tanıdığını, hakkında iftira atıldığını, olaya dahil olmadığını, sanık ...’dan ele geçen senetlerden haberinin olmadığını ve bunlarla ilgisinin bulunmadığını, Antalya’dan 13.12.2013 tarihinde saat 20.45 sıralarında geri döndüğünü, orada noterlik işlerinin olduğunu, aynı gün saat 22.00 sıralarında da sanık ...’ın evinin önüne geldiğini fakat kendisine iddia edilen olaydan ve senetten bahsetmediğini, ertesi gün de polislerin kendisini aldığını, çelişki nedeniyle sorulduğunda da kollukta belirtilen şekilde beyanda bulunmadığını, oradaki beyanlarını kabul etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; inceleme dışı sanık Selim’in sanayiden arkadaşı olduğunu, inceleme dışı sanık Evşen’i de yaklaşık 2-2,5 senedir tanıdığını, inceleme dışı sanıklar Emrah ve Murat’ı mahalleden tanıdığını, inceleme dışı sanık Zeynep’i de Emrah’ın sevgilisi olması nedeniyle tanıdığını, Selim ile Evşen’in sanayide bir ortamda tanıştıklarını, 2.5 ay kadar önce Selim’in kendisine “Helal para kazanmak bize gelmiyor, ben haram para kazanma yolunu buldum, sanayide Duran diye bir şahıs var, bu şahsın çok parası ve malı mülkü var, bu kişi karısından çok korkar, Etimesgut’ta bir PTT bayisi var, aylık 25-30.000 TL geliri mevcut, Evşen bu herifle tanıştı, hatta internette de fotoğrafları var, ben bunları koz olarak kayıt altına aldım, Evşen ile ikisinin bir arada fotoğraflarını çekip Duran’dan para sızdırırız, Duran bu parayı karısından korktuğu için vermek zorunda kalır, şahsın 4 tane çocuğu var, sanayide rezil olmamak için istediğimiz parayı verir.” dediğini, tahminen 20 gün kadar önce de Selim ve Evşen ile birlikte Emrah ve Zeynep’in yaşadığı eve gittiklerini, burada Selim’in bu durumu Emrah ve Zeynep’e de anlattığını, bu kişilerin de “Kafamıza yatıyor” dediklerini ve oradan ayrıldıklarını, olay tarihinde Evşen’in kendisine “Hani beni alacaktın?” şeklinde mesaj çektiğini, kendisinin de “Tamam” diyerek bulunduğu yerden yani evinden Evşen’i aldığını ve Emrah’ın evine götürdüğünü, giderken de kahvaltılık yiyecekler götürdüklerini ve evde birlikte kahvaltı yaptıklarını, bu sırada kendisini müşterilerin aramaya başladıklarını ve evden daha çayını bitiremeden ayrıldığını, aynı gün saat 19.10 sıralarında Emrah’ın kendisini arayarak “Bunların hepsi yavşak, yanıma gel lan!” dediğini, bunun üzerine Etimesgut’ta Emrah ile buluştuklarını, Emrah’ın elinde bulunan katlanmış hâldeki kağıtları kendisine vererek “Al bunları Selim’e götür” dediğini, kendisinin de alıp eve gittiğini, evde baktığında iki tane senet olduğunu gördüğünü, Selim tarafından katılana karşı planlanan işte kendisinin rol almadığını, kendisine “Sende katıl, bize yardımcı ol, sana şu kadar pay veririz.” gibi şeylerde söylemediklerini, Selim, Zeynep, Evşen ve Emrah arasında konuşulan bu olayı duyduğunu ancak olaya hiçbir şekilde müdahil olmadığını, Emrah tarafından verilen kağıtların da senet olduğunu sonradan anladığını, bu senetleri de Selim’e vermek üzere aldığını, bu senetleri alıp aynı sanayi sitesinde bulunan Selim’e verecek olduğunu, Evşen ve Zeynep’in hakkında söylediklerinin asılsız olduğunu, bu olayın hiçbir yerinde kendisinin yer almadığını, sadece duyduğunu, 10 gün kadar önce Selim’in katılana karşı yapılacak olan planı yapmayacağını söylediğini, ancak Evşen’in zorladığı Selim’in evde de bir takım sıkıntılar yaşayacağından dolayı yapmak zorunda kalacağını kendisine söylediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında; atılı suçlamaları kabul etmediğini, inceleme dışı sanık Selim'i dükkan komşusu olması sebebiyle, inceleme dışı sanık Emrah'ı da çok eskiden Etimesgut'ta kapı komşusu olması nedeniyle uzaktan tanıdığını, Emrah'ın işi olması nedeniyle iş yerine geldiğini, bu arada Selim’in komşusu olması itibarıyla kendi dükkanında tanışıp bu kişi ile arkadaşlıklarını ilerlettiklerini, inceleme dışı sanık Evşen’in Selim'in kız arkadaşı olduğunu, Evşen ile dükkanına geldiği zaman tanıştıklarını, Selim’in kendisine katılandan bahsettiğini, katılanın çok parasının olduğunu, kız arkadaşını ona yaklaştırıp, ondan para kopartacağını söylediğini, ancak kendisine “Bunu birlikte yapalım.” şeklinde bir teklifte bulunmadığını, zaman zaman Selim ve Emrah'ın bu konuyu kendi dükkanında konuştuklarına şahit olduğunu, ancak hiçbir zaman konuşmalarına dahil olmadığını, Selim’in aldığı maaşın kendisine yetmediğini, farklı yollarla para kazanacağını söylediğini, yaklaşık 20 gün önce Selim’in Emrah'ın evine gideceğini söylediğini, kendisine “Evi biliyorsan evi bana göster” dediğini, evi bildiğini söylemesi üzerine Selim ve Evşen ile birlikte Emrah'ın bekar olarak yaşadığı eve tarif üzerine gittiklerini, evde yaklaşık 5-10 dakika kadar durduktan sonra eşi arayınca evden ayrıldığını, kendisinin bulunduğu ortamda katılan ile ilgili bir şeyler konuşulduğunu hatırladığını ancak kendisinin konuşmaya hiç girmediğini ve ayrıldığını, yaklaşık 3-4 gün önce de Dikmen'e bir alacağını almak üzere gittiğini, Evşen’in arayarak nerede olduğunu sorduğunu, Dikmen'de olduğunu söylemesi üzerine kendisini Etimesgut'a götürmesini istediğini, Evşen ile buluşup onu Emrah'ın evine bıraktığını, kendisinin de onunla birlikte eve girdiğini, 5-10 dakika kadar evde kaldığını, müşterisi arayınca iş yerine gittiğini, aynı gün akşamı Emrah’ın arayarak "Gel lan buraya" diye küfürlü konuştuğunu, ne olduğunu sorduğunda "Etimesgut'a gel" diye tekrar söylediğini, kendisinin de onun söylediği yere gittiğini, Emrah’ın daha önceden ceza infaz kurumuna girip çıktığını, ondan korktuğunu, Etimesgut'ta ana cadde üzerinde buluştuklarını kendisine bir kağıt uzatarak “Bunu Selim'e vereceksin, kendisi Antalya'daymış" dediğini, verdiği kağıdı alarak hiç bakmadan cebine koyduğunu ve oradan ayrıldığını, ertesi gün iş yerindeyken polislerin gelip kendisini yakaladıklarını, olaya bu şekilde dahil olduğunu, herhangi bir şekilde senet yağması, adam kaçırma gibi suçları işlemediğini,
Mahkemede; inceleme dışı sanık Selim’i dükkan komşusu olması sebebiyle tanıdığını, katılanı tanımadığını, Selim ile bir plan proje yapmadığını, suçlamaları kabul etmediğini, Selim’in kendisine katılan ile ilgili bir olay anlatmadığını, inceleme dışı sanıklar Emrah, Zeynep, Murat ve Evşen'i tanımadığını, olayla ilgili kendisinin bir konuşmasının bulunmadığını, paraya ihtiyacı olmadığını, aylık 6.000 TL gelirinin olduğunu, iş yerinin kendisine ait olduğunu, daha önceki beyanlarını kabul etmediğini, soruşturma aşamasında belirttiği şekilde Selim’in kendisine bir plandan bahsetmediğini, aynı planı Emrah, Evşen ve Zeynep ile konuşmadığını, Emrah’ın kendisini arayarak aracının yolda kaldığını söylediğini, yanlarına gittiğinde kendisine katlanmış hâlde kağıt vererek “Bunu Selim'e vereceksin” dediğini, başka bir şeyden bahsetmediğini, polis geldikten sonra bu kağıdın senet olduğunu anladığını, araç için parça listesi olduğunu zannettiğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından "faillik" ve "yardım etme" kavramları üzerinde de durulmalıdır.
TCK'nın 37. maddesinde;
"1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır" şeklindeki hükme yer verilerek, birinci fıkrada müşterek faillik, ikinci fıkrada ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda maddenin birinci fıkrasında düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki; "Müşterek faillik için olay mahallinde bizzat bulunmak zorunlu değildir. Uzaktan da olsa, mesela telsiz ile fiilin işlenişini yönlendirmek suretiyle müşterek fail olarak suçun icrasına iştirak mümkündür" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Bası, 2013, s. 478.), "Suçun işlenişine katkıda bulunanların bu sebeple müşterek fail sayılabilmesi için mutlaka suçun işlendiği yerde olması gerekli değildir. Olay mahallinde bulunmamakla birlikte uzaktan suçun birlikte işlenişini etkileyen önemli bir katkıda bulunulması hâlinde de müşterek faillik söz konusu olur. Uzak bir pozisyondan olay yerinde etkili bir konumda olan faili telefon ve telsiz gibi iletişim araçlarıyla koordine eden veya suçun işlenişi anında telefonla talimat veren kişi de bizzat müşterek faildir" (Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, Ankara, 2013, s.429.) şeklindeki görüşler ve yerleşik yargısal uygulamalar göz önüne alındığında, müşterek faillik için "failler arasında birlikte suç işleme kararı olması" ve "suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulması" şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı "fail" konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının suçun işlenmesi açısından taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır.
İştirak; bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kimse tarafından işbirliği içinde işlenmesini ifade eder. 5237 sayılı TCK sisteminde suça iştirak eden herkes, sırf iştirak ettiği için değil, suçun işlenişindeki katkısı ve bu katkının önemine göre cezalandırılmaktadır. Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştirenlerden her biri fail olarak sorumlu tutulmakta, böylece suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurarak suçu işleyen kimseler, suç için kanunda öngörülmüş ceza ile cezalandırılmaktadır.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına "şerik" denilmekte olup, kanunda şeriklik; azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olmayan suç ortağı, gerçekleşen fiilden, "bağlılık kuralı" uyarınca sorumlu olmaktadır.
Yardım etme, asli iştirakin dışında kalan, fakat sonucun meydana gelmesi bakımından nedensellik değeri taşıyan hareketi ifade eder. Burada fiil üzerinde hâkimiyet kurulmamakta, sadece suçun icrası kolaylaştırılmaktadır. Yardım edenin hareketi asli faile nazaran suçu oluşturucu ve yapıcı bir nitelik taşımayıp, destekleyici, hazırlayıcı veya kolaylaştırıcı bir durum arzettiğinden yardım eden ikincil bir konumda yer almaktadır.
TCK'nın 39. maddesinde yardım etme;
"1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak" şeklinde tanımlanmış,
40. maddesinde ise bağlılık kuralı;
"1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir" biçiminde düzenlenmiştir.
TCK'nın 39. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye göre yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmıştır.
2- Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek, şeklinde belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, TCK'nın 37 ve 39. maddelerindeki açık düzenlemeler uyarınca suçun kanunî tanımında yer alan fiili gerçekleştirenler "fail" olarak kabul edilirken, suçun kanunî tanımında yer alan fiili gerçekleştirmeyen, ancak suç işlemeye teşvik eden veya suç işleme kararını kuvvetlendiren veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat eden, suçun nasıl işleneceği hususunda yol gösteren veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlayan, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştıran kimseler ise "suça yardım eden" olarak sorumlu tutulmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
13.12.2013 tarihinde inceleme dışı sanık Evşen'in katılan ...'ı arayarak inceleme dışı sanıklar Zeynep ve Emrah’ın birlikte yaşadıkları eve davet ettiği, bunun üzerine saat 14.00 sıralarında eve gelen katılanın Evşen ve Zeynep ile birlikte alkol almaya başladığı, Zeynep’in birbirlerine yakınlaşan katılan ile Evşen’in fotoğraflarını çektiği, bu sırada dışarıda bulunan Emrah’ın ortamın hazır olduğunu öğrenip içeriye girmek için Zeynep'ten haber beklediği, Zeynep'in de inceleme dışı sanık Emrah'a "Ortam kıvamında, on numara, foto tmm gelin lan" şeklinde mesaj çektiği, bu mesajı alan Emrah'ın yanında inceleme dışı sanık Murat ile birlikte eve gelerek katılanı Evşen ile yatak odasında yakalayarak "Milletin karısı ile milletin yatak odasında ne işin var?" şeklinde bağırıp tokat attığı, Murat ile birlikte katılanı darbetmeye başladıkları, Emrah’ın cam şişeyle vurmak suretiyle raporda da belirtildiği üzere katılanı kulağından yaraladığı ve mutfaktan bıçak alarak katılanı tehdit ettiği, katılanın inceleme dışı sanıklara ne isterlerse vereceğini, kendisine bir şey yapılmamasını söylemesi üzerine Emrah'ın Murat'dan araç içerisinde bulunan boş senetleri getirmesini istediği, Murat'ın da araçtan senetleri alarak getirdiği, suça konu toplam 100.000 TL bedelli senedin bu şekilde katılana zorla imzalattırıldığı olayda; inceleme dışı sanıklardan Zeynep’in Kollukta; erkek arkadaşı olan Emrah ile aynı evi paylaştıklarını, Selim, Evşen ve sanık ...’ın bir buçuk ay kadar önce evine misafir olarak geldiklerini, bu sırada Emrah’ın da evde olduğunu ve bu şahıslarla kendisini tanıştırdığını, sanık ...’ın Emrah’a “Kardeş, Duran sanayide çok zengin bir adam, sanayiciler kralı, çok parası var, Selim onun yanında, Selim onun hakkında her şeyi biliyor, biz adamın her şeyini biliyoruz, korkak, hiçbir zaman şikâyet edemez, karısından çok korkar, karısı çok zengin, biz bu işi bir yolunu bulup yapalım.” dediğini, aradan bir müddet geçtikten sonra sanık ... ile Evşen’in tekrar evlerine geldiğini, bu sırada Emrah’ın da evde olduğunu, yine aynı konuların konuşulduğunu, sanık ...’ın defalarca Emrah’ı telefonla arayıp “Bu işi yapalım.” şeklinde konuştuğunu, muhtemelen sanık ... ile Emrah’ın bu işi kafalarına taktıklarını ve yapacaklarını düşündüğünü, olay tarihinde sanık ... ile Evşen’in kahvaltıya geldiklerini, evde Emrah’ın da bulunduğunu, kendisinin de yeni kalkmış olduğunu, bir kahve alarak yanlarına geçip “Hayırdır bu saatte?” diye sorduğunu, bir konu konuşacaklarını söylemeleri üzerine “Durun ya ben daha yeni uyandım. Ne oluyor?” dediğini, sanık ...’ın da “İşte senin bildiğin bir konu var ya onu konuşmaya geldik, neyse siz aranızda hâlledersiniz.” diyerek evden ayrıldığını beyan etmesi, Evşen’in; tarihini hatırlamadığı bir gün Selim ve sanık ... ile birlikte Zeynep’in evine gittiklerini, evde Zeynep ve Emrah’ın olduğunu, Selim, Zeynep, Emrah ve sanık ...’ın daha önceden aralarında kendisinin katılan ile ilişkisi bulunduğu ve katılanın çok zengin olduğu hususunda konuştuklarını, aralarında katılanın eve çağrılarak onun ile beraberken Emrah’ın kendilerini basacağı, kendisinin Emrah’ın karısı olarak lanse edileceği, katılanın korkması hâlinde bir miktar paranın ondan alınacağı şeklinde konuşmalar geçtiğini, herkesin bu işi kabul ettiğini, daha sonra katılan ile görüşmeyi bırakınca bu işin yattığını, aradan bir müddet geçtikten sonra sanık ... ve Selim ile yüz yüze görüştüğü sırada “Bu işin peşini bırakmayalım, yapmış olduğumuz planı uygulayalım.” dediklerini ve kendisini ikna etmeye çalıştıklarını, kendisinin de “Eğer vurdu kırdı olmayacaksa, kimseye zarar verilmeyecekse varım.” dediğini, olay tarihinde sanık ... ile birlikte Zeynep’in evine gittiklerini, gittiklerinde Emrah ve Zeynep’in yeni uyanmış olduklarını, birlikte kahvaltı yaptıklarını, daha sonra sanık ...’ın “Beni çok arayan var, işlerim yoğun, sonra gelirim.” diyerek evden ayrıldığını, bu olayı Selim, Emrah, Zeynep ve sanık ...’ın planladıklarını ifade etmesi, Emrah’ın; Zeynep’in yaklaşık 10 aydır kız arkadaşı olduğunu, evi beraber kullandıklarını, yaklaşık 2 ay kadar önce mahalleden tanıdığı sanık ...’ın yanında daha önceden hiç görmediği Selim ve Evşen ile beraber ikametine geldiklerini, birlikte yemek yediklerini, o gün kendisine ve Zeynep’e Selim’in tanıdığı katılanın zengin olduğunu ve Evşen ile şahsı tanıştıracaklarını, bir ortamını bulunca da bir şekilde parasını alacaklarını söylediklerini, Selim’in, katılanın Evşen ile uygunsuz bir şekilde evinde yakalanmasını ve daha sonrasını kendinin düşüneceğini söylediğini, hatta yan yana birkaç tane fotoğraf çekmesinin yeterli olacağını belirttiğini, ancak bunu kabul etmediğini ve bu kişilerin evden ayrıldıklarını, olay günü sabah saatlerinde sanık ... ile Evşen’in kendilerine kahvaltıya geldiklerini, Selim’in Antalya da bulunduğunu söylediklerini, söz konusu konunun Zeynep, Evşen, sanık ... ve kendisi arasında tekrardan konuşulduğunu, sanık ...’ın “Benim işim var” diyerek gittiğini, olayın akabinde Selim’i arayarak “İş tamam” dediğini, Selim’in de “Ben Antalya’dan çıktım geliyorum, birkaç saate oradayım, siz evrakları Yılmaz’a bırakın, ben ondan alırım.” dediğini, bunun üzerine sanık ...’ın Sincan Oto Sanayi Bölgesinde bulunan iş yerine gittiklerini, iş yerinin kapalı olması üzerine aradıkları sanık ... ile Etimesgut ilçesi içerisinde buluştuklarını ve iki adet senedi ona vererek “Bunları ...’a vereceksin, onun haberi var.” dediklerini beyan etmesi, Murat’ın; olaydan sonra Etimesgut’a geldiklerini ve sanık ... ile görüştüklerini, Emrah’ın senetleri sanık ...’a verdiğini ve buradan ayrıldıklarını ifade etmesi, Selim’in; 20 gün kadar önce sanık ...’ın isteği üzerine sanık ... ve Evşen ile birlikte Emrah ve Zeynep’in evine gittiklerini, birlikte oturduklarını, Evşen’in “Duran isimli zengin şahısla tanıştım.” dediğini, akabinde aralarında “... ile birlikte evde basılsın, fotoğrafı çekilsin, daha sonra biz bu fotoğrafları Duran’a gösteririz, şahıstan para alırız.” şeklinde konuşmalar geçtiğini, tahminen 1 saat kadar sonra da evden ayrıldıklarını, tanık Murat’ın da Mahkemede; sanık ...’ın 2012 yılının 8. veya 10. aylarında gelerek Sincan Sanayisinde tarım ve iş makineleri yapan birisinin olduğunu, bu kişinin zengin olduğunu, parasını alabileceklerini söylediğini, mahalle arkadaşı olan Emrah’a da bunu söylediğini, sanığın bahsettiği bu şahsın daha sonra katılan olduğunu öğrendiğini, Emrah'ın sabıkası olması nedeni ile onu kullanmaya çalıştığını düşündüğünü beyan etmesi, sanığın da Kollukta müdafi huzurunda; 2.5 ay kadar önce Selim’in kendisine “Helal para kazanmak bize gelmiyor, ben haram para kazanma yolunu buldum, sanayide Duran diye bir şahıs var, bu şahsın çok parası ve malı mülkü var, bu kişi karısından çok korkar, Etimesgut’ta bir PTT bayii var, aylık 25-30.000 TL para geliri mevcut, Evşen bu herifle tanıştı, hatta internette de fotoğrafları var, ben bunları koz olarak kayıt altına aldım, Evşen ile ikisinin bir arada fotoğraflarını çekip Duran’dan para sızdırırız, Duran bu parayı karısından korktuğu için vermek zorunda kalır, şahsın 4 tane çocuğu var, sanayide rezil olmamak için istediğimiz parayı verir” dediğini, tahminen 20 gün kadar önce de Selim ve Evşen ile birlikte Emrah ve Zeynep’in yaşadığı eve gittiklerini, burada Selim’in bu durumu Emrah ve Zeynep’e de anlattığını, bu kişilerin de “Kafamıza yatıyor” dediklerini ve oradan ayrıldıklarını, olay tarihinde Evşen’in kendisine “Hani beni alacaktın?” şeklinde mesaj çektiğini, kendisinin de “Tamam” diyerek bulunduğu yerden yani evinden Evşen’i aldığını ve Emrah’ın evine götürdüğünü, giderken de kahvaltılık yiyecekler götürdüklerini ve evde birlikte kahvaltı yaptıklarını, bu sırada kendisini müşterilerin aramaya başladıklarını ve evden daha çayını bitiremeden ayrıldığını, aynı gün saat 19.10 sıralarında Emrah’ın kendisini arayarak “Bunların hepsi yavşak, yanıma gel lan!” dediğini, bunun üzerine Etimesgut’ta Emrah ile buluştuklarını, Emrah’ın elinde bulunan katlanmış hâldeki kağıtları kendisine vererek “Al bunları Selim’e götür” dediğini, kendisinin de alıp eve gittiğini, evde baktığında iki tane senet olduğunu gördüğünü savunması ve HTS kayıtları incelendiğinde gerek olaydan önce gerekse olaydan sonra sanık ... ile inceleme dışı sanıklar Evşen ve Emrah arasında görüşme kayıtlarının bulunması karşısında; suç tarihinden önce sanık ...’ın, Evşen ve Selim’i Emrah ve Zeynep’in yaşadığı ve aynı zamanda katılana karşı yağma eyleminin gerçekleştirildiği eve götürerek tanışmalarında aracılık ettiği, katılana karşı yağma eyleminin gerçekleştirilmesi için karar alınması aşamasında inceleme dışı sanıkların yanında yer aldığı, olay günü de sanık ...’ın Evşen’i Dikmen mahallesinden alarak olayın gerçekleştiği eve bıraktığı, inceleme dışı sanıklarla birlikte kahvaltı yaptıktan sonra da olay yerinden ayrıldığı, olaydan sonra ise katılana karşı yağma eylemini gerçekleştiren Emrah ile görüşerek suça konu bonoları Selim’e teslim edilmek üzere Emrah’tan aldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, inceleme dışı sanıkların eylemlerine yaptığı katkının yardım etme boyutunu aştığı ve TCK’nın 37. maddesi anlamında müşterek faillik için gerekli olan birlikte suç işleme kararının bulunması ve suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulması şartlarının her ikisini birlikte sağlaması ve bu anlamda mutlaka olay yerinde bulunmasının gerekmemesi nedeniyle inceleme dışı sanıklarca işlenen yağma suçuna müşterek fail olarak katıldığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme hükmünün, sanık ...'ın nitelikli yağma suçuna iştirakinin TCK'nın 37. maddesi kapsamında olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ... ve ...; "Haklarında verilen mahkûmiyet hükümleri kesinleşen hükümlülürden ...’ın maddi durumu oldukça iye olan katılandan para almak amacıyla planladığı eylemde, olayın azmettiricisi konumunda olan ... ile birlikte olaydan önceki bir tarihte hükümlülerden ... ve...’in yaşadıkları eve giden itiraza konu sanık ...’ın, olay günü katılan ile daha önceden tanışan hükümlülürden ...’ı yargılamaya konu edien eylemin geçtiği... ile ...’ın yaşadıkları eve götürmesinden ibaret eylemini TCK'nın 37 maddesi kapsamında müşterek fail olarak değerlendiren sayın çoğunluk ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü için 5237 TCK'nın 37 ve 39. maddelerinin somut olayımızı ilgilendiren unsurları irdelenerek; hukuk devleti, kusur ilkesi ve TCK'nın 3. maddesindeki hakkaniyet ve orantılılık gibi hukukun evrensel ilkeleri ile ilişkilendirilmesi, buna göre de müşterek faillik koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yasal düzenleme, yargı kararları ve öğretideki tanımlardan yararlanılarak ortaya konması gerekmektedir.
TCK'nın 37 ve 39. maddeleri doktrinde aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.
Prof.Dr. İzzet Özgenç;
Birlikte suç işleme kararına bağlı olarak, suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla, haksızlık teşkil eden fiilin icrası üzerine müşterek hakimiyet kurulması halinde söz konusu olan iştirak şekline müşterek faillik denmektedir. Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir.
Hazırlık hareketleriyle fiil üzerinde hakimiyet kurulamaz. Müşterek faillik için aranan fiil hakimiyeti için ilk önce kanunda tanımı yapılan muayyen fiil gözönünde bulundurulmak gerekecektir. Bu itibarla suçun işlenişine bulunulan katkı, kanunda tanımlanan tipik hareketlere uymayıp, nitelik itibariyle hazırlık hareketi mahiyetinde ise, ilgili suç ortağını, müşterek fail olarak değil, ancak yardım eden olarak sorumlu tutmamız gerekecektir. Hazırlık hareketi mahiyetinde bir katkıda bulunmakla, suçun işlenişine iştirak eden kişi fiilin işlenişi üzerinde müşterek bir hakimiyet kuramamaktadır. Daha ziyade suçun işlenmesini, bilahare suçun icrai hareketlerini gerçekleştirecek olan suç ortaklarına havale etmektedir. Halbuki müşterek faillikte bütün suç ortakları, aralarındaki müşterek işbölümüne dayanarak suçun icrasını gerçekleştirmektedirler.
Bir suçun işlenmesinde maddi yardımdan söz edilebilmesi için;
1-)Suçun işlenmesine bulunulan yardımın, en geç bu suçun unsurlarının gerçekleştirilişi sırasında yani tamamlanmadan önce yapılması gerekir.
2-)Bir suçun işlenmesine yardımda bulunanın, kasten hareket etmiş olması gerekir.
3-)Yardımda bulunanın kastının, somut bir suça ilişkin olması gerekir.
4-)İcrasına yardımda bulunulan suçun, kasten işlenen bir suç olması gerekir.
5-)İcrasına yardımda bulunulan suçun, tamamlanması veya en azından teşebbüs derecesinde kalması gerekir.
Prof. Dr. Zeki Hafızoğulları-Prof. Dr. Muharrem Özen;
İştirak iradesi suça iştirakin her türünde zorunludur. Gerçekten cürmi fiili birlikte işlemek, ister bir icra, isterse bir ihmal hareketi ile gerçekleştirilmiş olsun ve ister maddi isterse manevi birlikteliğe dayansın, ortaklarda kanunun suç saydığı fiili, ortaklaşarak işleme iradesi yoksa, doğal olarak suça iştirakte yoktur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2015/203 K sayılı ilamında; 'yardım' türündeki iştirakin tüm şekillerini şöyle açıklamaktadır.
Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nun 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı 'fail' konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır.
TCK’nun 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına 'şerik' denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanunun 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira 'yardım etme'yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetin bulunmamasıdır.
Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu somut olayımıza benzer bir olayda 2013/91 K sayılı ilamında;
Sanık Doğan ile sanık Mutlu arasında maktülün öldürülmesi konusunda birlikte suç işleme kararının bulunduğunu gösterir herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmaması, ani gelişen kavgada maktülün, sanık Mutlu'nun göğsüne vurduğu tek bir bıçak darbesi sonucunda hayatını kaybetmesi, sanık Doğan'ın fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğunu gösterir herhangi bir davranışının olmaması karşısında, sanığın kasten öldürme suçuna iştirakinin 5237 sayılı TCK'nun 37/1. maddesi kapsamında müşterek faillik olarak kabulü mümkün değildir. Buna karşın, kasten öldürme suçunu gerçekleştiren sanık Mutlu'nun eylemine taraftar olmadığını gösterecek şekilde engelleyici bir söz söylemediği ve bu yönde davranışta bulunmadığı gibi, aksine olayın başından itibaren sanık Mutlu'nun yanında yer alması ve üzerindeki bıçakla maktule saldırması şeklindeki eylemleri göz önünde bulundurulduğunda, kasten öldürme suçunun işlenmesinden önce ve işlenmesi sırasında suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle sanık Mutlu'ya yardım ettiğinden sanık Doğan hakkında 5237 sayılı TCK’nun 39/2-c maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının uygulanması gerekmektedir.
YCGK'nın 2012/1851 K sayılı ilamında;
Sanıklar Kuluhan Sevinç ve Mustafa Sevinç'in, diğer sanık Kemal Sevinç'in hemen ardından birlikte otogara gittikleri, sanık Kemal'in öldürme fiili sırasında maktule karşı herhangi bir davranışta bulunmamaları gibi hususlar tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde, birlikte suç işleme kararının olmaması ve fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulmaması nedeniyle sanıklar Kuluhan ve Mustafa'nın kasten öldürme suçuna iştiraklerinin TCK'nun 37/1. maddesi kapsamında müşterek faillik olarak kabulü mümkün değildir. Buna karşın öldürme fiili sırasında sanık Kemal'in hemen yakınında bulunmaları, adı geçen sanığın eylemine taraftar olmadıklarını gösterecek şekilde engelleyici bir söz söylememeleri ve bu yönde davranışta bulunmamaları göz önüne alındığında kasten öldürme suçunun işlenmesinden önce ve işlenmesi sırasında suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle sanık Kemal'e yardım ettiklerinden haklarında TCK'nun 39/2-c maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının uygulanması gerekmekte olup, yerel mahkemenin ve Özel Dairenin buna ilişkin kararı isabetlidir.
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklanan öğretideki görüşler ve uygulamadaki kararlar ışığında uyuşmazlığa konu somut olayımıza baktığımızda;
Uyuşmazlığa konu olayda, sanık ...’ın yağma eylemini gerçekleştiren diğer hükümlüler ile olayın ilk aşamasından itibaren aralarında fikir ve irade birliği olduğuna dair şüpheden arındırılmış kesin kanıtların elde olunamadığı gibi bu hususta herhangi bir iddia dahi ileri sürülmemiştir. Sanık ...’ın, olayı planladığı kabul edilen ...’ı diğer hükümlülerden... ile ...’un evine olay tarihinden çok daha önceki bir zaman diliminde götürdüğü kabul edilse dahi, o aşamada katılanın fotoğraflarının çekilerek şantaj yoluyla para alınacağının konuşulmasına karşın eylem sırasında maddi ya da manevi cebir kullanılacağına ilişkin herhangi bir konuşmanın geçtiğine dair herhangi bir iddianın dahi ileri sürülmediği dosya içeriğinden çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Dolayısıyla sanığın olayın ilk aşamasında yağma suçunun planlıyıcısı ile yağma suçu konusunda iradesinin uyuştuğu söylenemez. Zira o aşamada yağma suçunun işlenmesine henüz karar verilmediği anlaşılmaktadır. Hükümlülerden ...’ın plan doğrultusunda katılan ile tanışarak irtibata geçmesinden ve samimiyet kurmasından sonra sanık ...’ın olay günü hükümlü ...’ı olayın geçtiği... ile ...’un evine götürerek olay yerinden ayrılmasına müteakip yağma eyleminin işlenmesi sırasında gerek olay yerinde bıraktığı ...'a, gerekse diğer hükümlülere eylemin işlenmesi hususunda telefonla talimat verdiğine ya da olay yerinde bulunarak hükümlülere cesaret vermek suretiyle eylem üzerinde fiili hakimiyet kurduğuna dair hiçbir delil elde olunamamıştır. Eylemden sonra olayın azmettiricisi olan ...’a teslim edilmek üzere katılandan zorla alınan senetler, olay sonrası yapılan arama sırasında sanığın üzerinde ele geçirilmiştir. Sanık ...’ın olaydan önceki tarihlerde olayın azmettiricisi olan ...'ı diğer hükümlüler... ile ...’un evine götüdüğünde katılandan şantaj yoluyla para alınacağının konuşulmasına karşın, katılana yönelik yağma suçunun unsurunu teşkil eden maddi ya da manevi cebir kullanılacağına dair herhangi bir konuşmanın geçtiğine dair iddia dahi ileri sürülmemiştir. Süreç içerisinde olgunlaştırılan eylem planının hazırlanmasında sanığın herhangibir rolünün olmadığı diğer hükümlüler tarafından açıkça beyan edilmiştir. Olay günü hükümlü ...’ı olayın geçtiği eve götürüp olay yerinden ayrılmasından sonra evin içerisinde gerçekleştirilen yağma eyleminde elde edilen senetleri hükümlü ...’a verilmek üzere almaktan ibaret eyleminde fiilin üzerinde ortak hakimiyet kurduğu da söylenemez. Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu tarafından, somut olayımızda sanığın iştirak iradesiyle hareket ettiğinden bahisle fail olarak sorumlu tutulması gerektiğine yönelik düşüncesinin yukarıda örnek olarak açıklanın içtihatlarda ve öğretide tereddütsüzce benimsenen ilkelere aykırı olacağı düşüncesindeyiz. Zira iştirakin her türünde birlikte suç işleme iradesinin bulunması zorunludur. İştirak iradesinin eylemin işlenmesinden önce mevcut olacağı gibi en son olarak eylemin icra hareketlerinin gerçekleşmesi aşamasında bulunması gerekmektedir. Yani şerik olarak eyleme iştirak eden sanıklarda da kararlaştırılan suçu işleme iradesinin en azından icra hareketlerinin yapıldığı anda bulunması zorunludur. Ayrıca somut olayımızda sanığın olay yerine götürdüğü ... yağma eyleminin mağduru değil eylemin gerçekleşmesinde kilit rolü üstlenen fail konumundadır. Şayet yağma suçunun mağduru yani katılan olay yerine ikna edilerek götürülmüş olsaydı, o zaman sanığın katkısı olmadan bu eylemin gerçekleşemeyeceğinden söz etmek mümkün olabilirdi. Nitekim katılanı olay yerine götüren hükümlü ...’ın fail olarak kabul edilmiş ve bu hususta herhangi bir uyuşmazlık doğmamıştır. Olayın asli faili olarak kabul edilen ...’ın olay yerine sanık ...’ın hiçbir katkısı olmaksızın herhangi bir taksiyle dahi gitmesi mümkün olabilirdi. Sanığın olaydan önceki aşamada olayın azmetticisi olan ...'ı olayın geçtiği yere götürmekten ibaret eyleminde ise henüz yağma suçunun işleneceğinden bahsedilmemiş olması nedeniyle suç işleme iradesinin hal ve şartlara göre daha sonradan değişmediğini söylemek mevcut delillere göre mümkün olamayacağından şüpheli durumun sanık lehine değerelendirilmesi gerekmektedir. Eylemin sübutu konusunda en küçük şüpheyi sanık lehine değerlendirmek suretiyle yerleşik uygulamaya dönüştüren içtihatların iştirak şeklinin belirlenmesinde şüpheli durumun sanık aleyhine yorumlanmasına izin vermesi asla beklenemez .
Yukarıda özetlenen öğretideki görüşler ile Yargıtay içtihatlarında benimsenen ana ilkelere göre, bir kişinin bir eylemden dolayı fail olarak sorumlu tutulabilmesi için; ya eylemin icra hareketlerinden birisini gerçekleştirmesi, ya da eylemin işlenmesi sırasında eylem üzerinde fiili hakimiyetinin bulunması gerekmektedir. Eylem üzerinde fiili hakimiyetten söz edebilmek içinde; eylemin işlenmesine ya da işlenmemesine doğrudan doğruya etki etmesi gerekmektedir. Somut olayımızda, eylemin icra hareketlerinin sanık tarafından yapılmadığı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Eylem üzerinde fiili hakimiyet kurduğundan söz edilemez. Zira ...’ı olay yerine götürdükten sonra, hükümlü ...’ın eylemden vazgeçmesi, ya da kararlaştırılandan daha ağır bir eyleme yönelmesine herhangi bir etkisinin bulunduğuna dair en küçük bir şüphe dahi mevcut değildir. Sanığın yağma suçunun konuşulmadığı ilk aşamada yağma suçuna iştirak iradesiyle katıldığı belirlenememiş ise de son aşamada gerek hükümlü ...’ı olay yerine götürmesi, gerekse olaydan sonra suça konu senetleri olayın azmettiricisi olarak kabul edilen hükümlüye vermek üzere üzerinde bulundurmasından ibaret sonraki eyleminin yağma suçunun icrasını kolaylaştıracağı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Sanığın hükümlü ...’ı olay yerine götürmekten ibaret eyleminin, adam öldürme ya da yaralama suçunda silah temininden bir farkı yoktur. Aksine düşüncenin adam öldürme suçunda silahı temin eden kişi ile günlerce pusu kurarak öldürme eylemini gerçekleştiren failin aynı derecede sorumlu tutulmasını gerektirirki hiçbir çağdaş hukuk sistemenin böyle bir kabule izin vermeyeceği gibi bizim hukuk sistemimizde yasa koyucu tarafından suç politikasında izlenen maddî adalet amacına ulaşmak için uyulması gereken başlıca ana ilkeler arasında yer alan kusur ilkesi ve bunun doğal sonucu olarak hukuk devleti ilkesine de aykırı olacağı açıktır. Zira, cezanın, failin eyleminden dolayı kınanabilmesi durumunda uygulanabilmesini ifade eden kusur ilkesi, çağdaş ceza hukukunda ceza sorumluluğunun en önemli özelliğidir. Bu ilke, bir yandan kusursuz bir kimseye ceza verilemeyeceğini öngördüğü gibi, diğer yandan faile kusurundan daha ağır bir cezanın uygulanmasını da yasaklar.
Sonuç itibarıyla, sanık ...’ın olaydan çok önce olayın azmettiricisi olarak kabul edilen hükümlü ...’ı diğer hükümlüler... ile ...’un evine götürdüğü sırada, katılandan şantaj yoluyla para alınacağının konuşulmasına karşın maddi ya da manevi cebir kullanılacağına dair herhangi bir konuşmanın geçmemiş olması, olay günü sanığın olayın işlenmesinde önemli bir rolü bulunan hükümlü ...’ı olay yerine götürmüş olması, olaydan sonra suça konu senetlerin üzerinde bulunması ve olayın icra hareketlerini doğrudan doğruya gerçekleştiren failler ile aynı cezaya çarptırılmasının hakkaniyet ilkesine aykırı olacağının anlaşılması karşısında; sanık ... hakkında TCK'nın 39/1. maddesinin uygulanması gerektiğinden sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.12.2015 tarihli ve 177-309 sayılı hükmünün, sanık ...'ın nitelikli yağma suçuna iştirakinin TCK'nın 37. maddesi kapsamında olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
iletişim
bizimle iletişim kurun
7/24 iletişim sağlayıp bilgi alabileceğiniz adreslerle bize ulaşın