KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK SUÇU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI BOZMAYA İLİŞKİN EMSAL KARARLAR

BOZMAYA İLİŞKİN EMSAL KARARLAR

KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK SUÇU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI BOZMAYA İLİŞKİN EMSAL KARARLAR -1-

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

İstanbul 4. Ceza Dairesi

Esas Yıl/No: 2017/2441

Karar Yıl/No: 2017/2358

Karar tarihi: 28.11.2017

KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK SUÇU - YETERSİZ VE DOSYA KAPSAMINA UYGUN OLMAYAN GEREKÇE İLE HÜKÜM VEREREK GEREKÇESİZ HÜKÜM KURULMASI - HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: İddia, savunma ve kanıtlar "denetime elverişli biçimde" değerlendirilip, ortaya konulmadan, Mahkemenin arama işlemi olmadığı halde elde edilen delilin hukuka aykırı elde edilmiş delil olduğuna dair, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile hüküm vererek gerekçesiz hüküm kurması sureti ile Anayasanın 141/3, CMK.'nun 34 ve 230. maddelerine aykırı davranıldığı, bu suretle kesin hukuka aykırılık halinin gerçekleştiği anlaşılmakla; istinaf talebinin bu sebeplerle kabulü ile hükmün CMK.'nun 280/1-d, 289/1-g maddeleri gereğince bozulmasına karar verilmiştir.

(2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 37, 193, 230, 280, 289) (2559 S. K. m. 4, Ek. m. 6) (

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği m. 27) (YCGK 18.10.2016 T. 2016/10-57 E. 2016/374 K.)

Yerel Mahkemece verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine ve istinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet Savcısının istinaf dilekçesi içeriğine göre dosya görüşüldü:

İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından ön inceleme sonrasında işin esasının incelenmesine geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yüksek Yargıtay CGK.'nun 18.10.2016 tarihli ve 2016/10-57 E. 2016/374 K. sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere; Arama; "arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak” anlamlarına gelmektedir.(Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113)

Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Örneğin; bir polis memurunun, yayalar ya da diğer araçlar bakımından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle durdurduğu bir aracın arka koltuğunda, uyuşturucu madde veya tabanca görmesi üzerine bunlara el koyması arama olarak kabul edilmemektedir. (Veli Özer Özbek, Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999, 1. Bası, s.18)


Arama; kişilerin konutları, iş yerleri, araçları, diğer yerleri, üstleri, eşyaları, özel kağıtları, kullandıkları bilgisayar ve bilgisayar programları ile kütükleri üzerinde yapılmaktadır. Arama, amacına göre "adli arama" ve "önleme araması" olarak ikiye ayrılmaktadır. Arama şüpheli veya sanığı ya da bir delili elde etme amacıyla yapılabileceği gibi, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla da yapılabilir. Birinci tür aramaya "adli arama", ikinci tür aramaya ise "önleme araması" denilmektedir. Bu itibarla arama hem koruma, hem de önleme tedbiridir.


2559 sayılı PVSK’nun 4/A maddesinde polise, kişileri ve araçları tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması halinde durdurma yetkisi verilmiştir. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 27. maddesinde bu yetkinin kullanılması için "umma" derecesinde makul şüphe aranmıştır.

2559 sayılı PVSK'nun suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kimlik sorma" başlıklı 4/A. maddesinde;

“Polis, kişileri ve araçları;

a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,

b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,

c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,

ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,

Amacıyla durdurabilir.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.

Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.

Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz.

Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir.

Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez. …”

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kontrol işlemleri" başlıklı 27. maddesi ise;

“Bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir. Denetim için araçların durdurulması da mümkündür.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, "umma" derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silâhlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişi durdurulabilir.

Somut emarelerle desteklenen şüphe bulunmadan, süreklilik arzedecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma ve kontrol işlemi yapılamaz.

Sebebin oluşmasına veya şüpheye yol açan davranışları hakkında, durdurulan kişiye sorular yöneltilebilir. Kişi bu sorulara cevap vermekle yükümlü değildir. Durdurma yetkisinin kullanılmasına neden olan şüphe, yapılan açıklama ile ortadan kalkarsa, kişinin gitmesine engel olunmaz.


Durdurma üzerine aşağıdaki işlemler yapılır:

a) Durdurulan kişi üzerinde giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, yoklama biçiminde bir kontrol yapılır. Bu işlem sonucunda, kişide silâh bulunduğu sonucunu çıkarmaya yeterli şüphe meydana gelirse, memur kendiliğinden silâh ve diğer suç eşyası araması yapabilir.

b) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin cinsiyetinde bulunan görevli tarafından yapılır.

c) Yapılan kontrolün konusu ve sebepleri ilgiliye açıklanır.

d) Bir kişinin veya aracın durdurulma süresinin, şartlara göre makul olması ve kontrol için ayrılan süreyi aşmaması gerekir.

e) Yoklama suretiyle kontrol, kişiye en az sıkıntı verici şekilde yapılır.

f) Yapılan kontrolün neticesinde suça ilişkin iz, eser, emare ve delil elde edilirse, kişi yakalanır.

g) Uyuşturucu gibi belirli bir şeyin, kişinin herhangi bir yerinde gizlendiği düşünülüyorsa, daha geniş çaplı kontrol yapılabilir.

h) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin veya aracın ilk durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılır. Başka yere götürülerek kontrol yapılamaz.

i) Makul sebebi oluştuğu takdirde, daha geniş kapsamlı kontrol yapılması için, kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılabilir.

j) Kontrolden sonra talep üzerine olay yerinde derhâl bir tutanak düzenlenir.

Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir” şeklindedir.

Söz konusu düzenlemelerle kolluğa, "umma" derecesindeki makul şüphe ile arama kararı veya emri olmaksızın kişi ve araçları durdurma ve kaba üst araması yapma yetkileri tanınmıştır. Maddenin (g) ve (i) fıkraları gereğince kollukça durdurulan kişinin herhangi bir yerinde uyuşturucu gibi belirli bir şeyin gizlendiği düşünülüyorsa veya makul sebep oluşmuşsa önleyici kolluk yetkisi dahilinde daha geniş kapsamlı kontrol yapma imkanı doğacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kolluk kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek amacına yönelik olarak gerekli tedbirleri alabilecek ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılmasını isteyemeyecektir.


2559 sayılı PVSK’nun "Adlî görev ve yetkiler" başlıklı Ek 6. maddesinde;

“Polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir.

Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.

Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.

Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar...” şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, edinilen bilgi, ihbar veya şikayet üzerine ya da kendiliğinden suçla karşılaşan polisin, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alması zorunludur. Gerekli tedbirler derhal alınırken, tedbire başvurulmadığı takdirde ceza muhakemesinin amacına ulaşılamayacağı, yani delillerin kaybolması gibi bir sonucun ortaya çıkabileceği değerlendirilerek, işlemin yapılması esnasında haklı görünmesi ve ölçülülük ilkesine uygun olarak hareket edilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Aksi durumda ise maddi gerçeğe ulaşma amacı tehlikeye girecek, mağdur ve sanık haklarının ihlali söz konusu olacaktır. Bu halde suçun işlendiği bilgisini alan kolluk, olay yerinde delillerin karartılmasını önleme yetki ve görevi kapsamında yakaladığı kişi ya da kişilerin kaba üst aramasını yapabilecek ve el koyduğu olayı, yakalanan kişi ya da kişiler ile uyguladığı tedbirleri en kısa zamanda Cumhuriyet savcısına bildirecektir.

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin "Karar alınmadan yapılacak arama" başlıklı 8. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hali;... f) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesindeki kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirme, 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ve 26 ncı maddesindeki hakkın kullanılması ve diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için” şeklinde olup bu durumlarda arama kararı alınmasına gerek yoktur. "

Bu açıklamalar ışığında somut yargılama konusu olay incelendiğinde; somut olayda sanığın gece yarısı saat 00:10 sıralarında sokakta elinde bir şey sardığının görülmesi üzerine yanına gidildiği, sanığın rızasıyla elindeki uyuşturucu madde içerikli tütünle karışık bitki parçalarını teslim ettiği, herhangi bir arama işleminin söz konusu olmadığı, sanığın bu maddeyi kullanmak için tanımadığı birinden 45 TL karşılığı aldığını kabul ettiği anlaşılmış, kamu davası açılmış olup, mahkeme elde edilen delilin hukuka aykırı elde edildiğini belirterek sanığın beraatine karar vermiş olmakla,

İddia, savunma ve kanıtlar "denetime elverişli biçimde" değerlendirilip, ortaya konulmadan, Mahkemenin arama işlemi olmadığı halde elde edilen delilin hukuka aykırı elde edilmiş delil olduğuna dair, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile hüküm vererek gerekçesiz hüküm kurması sureti ile Anayasanın 141/3, CMK.'nun 34 ve 230. maddelerine aykırı davranıldığı, bu suretle kesin hukuka aykırılık halinin gerçekleştiği anlaşılmakla;

İstinaf talebinin bu sebeplerle kabulü ile hükmün CMK.'nun 280/1-d, 289/1-g maddeleri gereğince BOZULMASINA;

Dosyanın bozma kararı yönünden yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

CMK.'nun 284/1. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK SUÇU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI BOZMAYA İLİŞKİN EMSAL KARARLAR -2-

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
İstanbul 4. Ceza Dairesi
Esas Yıl/No: 2017/1490
Karar Yıl/No: 2017/1689
Karar tarihi: 25.09.2017
KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK SUÇU - YETERSİZ VE DOSYA KAPSAMINA UYGUN OLMAYAN GEREKÇE İLE HÜKÜM VEREREK GEREKÇESİZ HÜKÜM KURULMASI– HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: İddia, savunma ve kanıtlar "denetime elverişli biçimde" değerlendirilip, ortaya konulmadan, Mahkemenin aramanın ve bunun sonucunda elde edilen delilin de hukuka aykırı elde edilmiş delil olduğuna dair, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile hüküm vererek gerekçesiz hüküm kurması sureti ile Anayasanın 141/3, CMK.'nun 34 ve 230. maddelerine aykırı davranıldığı, bu suretle CMK 289/1-g maddesindeki kesin hukuka aykırılık halinin gerçekleştiği; istinaf talebinin bu sebeplerle kabulü ile hükmün CMK.'nun 280/1-d, 289/1-g maddesi gereğince bozulmasına karar verilmiştir.

(2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 37, 193, 230) (2559 S. K. m. 4, Ek. m. 6) (
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği m. 27) (YCGK 18.10.2016 T. 2016/10-57 E. 2016/374 K.)
Yerel Mahkemece verilen hükme karşı C. Savcısı tarafından istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından ön inceleme sonrasında işin esasının incelenmesine geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, iddia, savunma, kriminal rapor, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yüksek Yargıtay CGK.'nun 18.10.2016 tarihli ve 2016/10-57 E. 2016/374 K. sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere; Arama; "arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak” anlamlarına gelmektedir.(Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113)

Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Örneğin; bir polis memurunun, yayalar ya da diğer araçlar bakımından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle durdurduğu bir aracın arka koltuğunda, uyuşturucu madde veya tabanca görmesi üzerine bunlara el koyması arama olarak kabul edilmemektedir. (Veli Özer Özbek, Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999, 1. Bası, s.18)

Arama; kişilerin konutları, iş yerleri, araçları, diğer yerleri, üstleri, eşyaları, özel kağıtları, kullandıkları bilgisayar ve bilgisayar programları ile kütükleri üzerinde yapılmaktadır. Arama, amacına göre "adli arama" ve "önleme araması" olarak ikiye ayrılmaktadır. Arama şüpheli veya sanığı ya da bir delili elde etme amacıyla yapılabileceği gibi, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla da yapılabilir. Birinci tür aramaya "adli arama", ikinci tür aramaya ise "önleme araması" denilmektedir. Bu itibarla arama hem koruma, hem de önleme tedbiridir.

2559 sayılı PVSK’nun 4/A maddesinde polise, kişileri ve araçları tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması halinde durdurma yetkisi verilmiştir. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 27. maddesinde bu yetkinin kullanılması için "umma" derecesinde makul şüphe aranmıştır.

2559 sayılı PVSK'nun suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kimlik sorma" başlıklı 4/A. maddesinde;

“Polis, kişileri ve araçları;

a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,

b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,

c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,

ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,

Amacıyla durdurabilir.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.

Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.

Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz.

Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir.

Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez. …”

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kontrol işlemleri" başlıklı 27. maddesi ise;

“Bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir. Denetim için araçların durdurulması da mümkündür.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, "umma" derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silâhlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişi durdurulabilir.

Somut emarelerle desteklenen şüphe bulunmadan, süreklilik arzedecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma ve kontrol işlemi yapılamaz.

Sebebin oluşmasına veya şüpheye yol açan davranışları hakkında, durdurulan kişiye sorular yöneltilebilir. Kişi bu sorulara cevap vermekle yükümlü değildir. Durdurma yetkisinin kullanılmasına neden olan şüphe, yapılan açıklama ile ortadan kalkarsa, kişinin gitmesine engel olunmaz.

Durdurma üzerine aşağıdaki işlemler yapılır:

a) Durdurulan kişi üzerinde giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, yoklama biçiminde bir kontrol yapılır. Bu işlem sonucunda, kişide silâh bulunduğu sonucunu çıkarmaya yeterli şüphe meydana gelirse, memur kendiliğinden silâh ve diğer suç eşyası araması yapabilir.

b) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin cinsiyetinde bulunan görevli tarafından yapılır.

c) Yapılan kontrolün konusu ve sebepleri ilgiliye açıklanır.

d) Bir kişinin veya aracın durdurulma süresinin, şartlara göre makul olması ve kontrol için ayrılan süreyi aşmaması gerekir.

e) Yoklama suretiyle kontrol, kişiye en az sıkıntı verici şekilde yapılır.

f) Yapılan kontrolün neticesinde suça ilişkin iz, eser, emare ve delil elde edilirse, kişi yakalanır.

g) Uyuşturucu gibi belirli bir şeyin, kişinin herhangi bir yerinde gizlendiği düşünülüyorsa, daha geniş çaplı kontrol yapılabilir.

h) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin veya aracın ilk durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılır. Başka yere götürülerek kontrol yapılamaz.

i) Makul sebebi oluştuğu takdirde, daha geniş kapsamlı kontrol yapılması için, kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılabilir.

j) Kontrolden sonra talep üzerine olay yerinde derhâl bir tutanak düzenlenir.

Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir” şeklindedir.

Söz konusu düzenlemelerle kolluğa, "umma" derecesindeki makul şüphe ile arama kararı veya emri olmaksızın kişi ve araçları durdurma ve kaba üst araması yapma yetkileri tanınmıştır. Maddenin (g) ve (i) fıkraları gereğince kollukça durdurulan kişinin herhangi bir yerinde uyuşturucu gibi belirli bir şeyin gizlendiği düşünülüyorsa veya makul sebep oluşmuşsa önleyici kolluk yetkisi dahilinde daha geniş kapsamlı kontrol yapma imkanı doğacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kolluk kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek amacına yönelik olarak gerekli tedbirleri alabilecek ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılmasını isteyemeyecektir.

2559 sayılı PVSK’nun "Adlî görev ve yetkiler" başlıklı Ek 6. maddesinde;

“Polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir.

Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.

Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.

Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar...” şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, edinilen bilgi, ihbar veya şikayet üzerine ya da kendiliğinden suçla karşılaşan polisin, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alması zorunludur. Gerekli tedbirler derhal alınırken, tedbire başvurulmadığı takdirde ceza muhakemesinin amacına ulaşılamayacağı, yani delillerin kaybolması gibi bir sonucun ortaya çıkabileceği değerlendirilerek, işlemin yapılması esnasında haklı görünmesi ve ölçülülük ilkesine uygun olarak hareket edilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Aksi durumda ise maddi gerçeğe ulaşma amacı tehlikeye girecek, mağdur ve sanık haklarının ihlali söz konusu olacaktır. Bu halde suçun işlendiği bilgisini alan kolluk, olay yerinde delillerin karartılmasını önleme yetki ve görevi kapsamında yakaladığı kişi ya da kişilerin kaba üst aramasını yapabilecek ve el koyduğu olayı, yakalanan kişi ya da kişiler ile uyguladığı tedbirleri en kısa zamanda Cumhuriyet savcısına bildirecektir.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin "Karar alınmadan yapılacak arama" başlıklı 8. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hali;... f) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesindeki kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirme, 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ve 26 ncı maddesindeki hakkın kullanılması ve diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için” şeklinde olup bu durumlarda arama kararı alınmasına gerek yoktur. "
Bu açıklamalar ışığında somut yargılama konusu olay incelendiğinde; 29/08/2012 günü sanığın hareketlerinden şüphelenilerek yanına yaklaşıldığında gazete kağıdına sarılı olarak suça konu maddenin sol elinde olduğu, emniyet görevlileri polis olduklarını söylediklerinde sanığın kendi rızası ile maddeyi görevlilere verdiği, sanığın bu maddeyi 100 TL karşılığında kullanmak için aldığını kabul ettiği, mahkeme delilin elde edilmesinde usulsüzlük olduğundan bahisle beraat kararı vermiş ise de, bu gerekçesinin gerçeği yansıtmadığı, zira dosyada mevcut 29/08/2012 tarihli tutanaktan da anlaşılacağı üzere söz konusu maddenin sanığın elinde olduğunun görüldüğü, herhangi bir arama kararına bu nedenle gerek duyulamayacağı,
2559 sayılı PVSK'nun Ek 4, Ek 6, Adli Önleme ve Aramaları Yönetmeliğinin 27. maddeleri gereğince karar alınmadan yoklama şeklinde kontrol yapılabileceğine dair düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde;
Kolluk görevlilerinin yetki ve sorumlulukları kapsamında durdurulan ve tedirgin hareketler sergileyen sanığın sol elinde 7,5 gram esrar elde edilen hint keneviri bitki parçalarının bulunduğu, sanığın bunu içmek için 100 TL karşılığı aldığını kabul ettiği, elde edilen delilin hukuka aykırı elde edildiği belirtilerek sanığın beraatine karar verilmiş olmakla,
İddia, savunma ve kanıtlar "denetime elverişli biçimde" değerlendirilip, ortaya konulmadan, Mahkemenin aramanın ve bunun sonucunda elde edilen delilin de hukuka aykırı elde edilmiş delil olduğuna dair, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile hüküm vererek gerekçesiz hüküm kurması sureti ile Anayasanın 141/3, CMK.'nun 34 ve 230. maddelerine aykırı davranıldığı, bu suretle CMK 289/1-g maddesindeki kesin hukuka aykırılık halinin gerçekleştiği;
İstinaf talebinin bu sebeplerle kabulü ile hükmün CMK.'nun 280/1-d, 289/1-g maddesi gereğince BOZULMASINA;
Dosyanın bozma kararı yönünden yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
CMK.'nun 284/1. maddesi gereğince kesin olmak üzere 25/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.  

KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK SUÇU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI BOZMAYA İLİŞKİN EMSAL KARARLAR -3-

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
İstanbul 4. Ceza Dairesi
Esas Yıl/No: 2017/821
Karar Yıl/No: 2017/897
Karar tarihi: 05.05.2017
KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE SATIN ALMAK KABUL ETMEK BULUNDURMAK VE KULLANMAK SUÇU -SANIK SAVUNMASI ALINMAKSIZIN KARAR VERİLDİĞİ - HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: İddia, savunma ve kanıtlar "denetime elverişli biçimde" değerlendirilip, ortaya konulmadan, Mahkemenin aramanın ve bunun sonucunda elde edilen delilin de hukuka aykırı elde edilmiş delil olduğuna dair, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile hüküm vererek gerekçesiz hüküm kurması sureti ile Anayasanın CMK.'nun ilgili maddelerine aykırı davranıldığı, bu suretle CMK ilgili maddesindeki kesin hukuka aykırılık halinin gerçekleştiği; CMK ilgili maddesindeki "kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz" düzenlemesi gereğince, mevcut olayda ayrık durum olmadığı halde ve CMK ilgili maddenin koşulları oluşmadan, sanık savunması alınmaksızın karar verilerek, CMK ilgili maddesine de muhalefet edildiği anlaşılmakla, İstinaf talebinin bu sebeplerle kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

(2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 34, 230, 280, 289) (2559 S. K. m. 4/A, Ek. m. 4, 6) (YCGK. 18.10.2016 T. 2016/10-57 E. 2016/374 K.)

Yerel Mahkemece verilen hükme karşı C. Savcısı tarafından istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından ön inceleme sonrasında işin esasının incelenmesine geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, iddia, savunma, kriminal rapor, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yüksek Yargıtay CGK.'nun 18.10.2016 tarihli ve 2016/10-57 E. 2016/374 K. sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere; Arama; "arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak” anlamlarına gelmektedir.(Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113)
Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Örneğin; bir polis memurunun, yayalar ya da diğer araçlar bakımından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle durdurduğu bir aracın arka koltuğunda, uyuşturucu madde veya tabanca görmesi üzerine bunlara el koyması arama olarak kabul edilmemektedir. (Veli Özer Özbek, Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999, 1. Bası, s.18)
Arama; kişilerin konutları, iş yerleri, araçları, diğer yerleri, üstleri, eşyaları, özel kağıtları, kullandıkları bilgisayar ve bilgisayar programları ile kütükleri üzerinde yapılmaktadır. Arama, amacına göre "adli arama" ve "önleme araması" olarak ikiye ayrılmaktadır. Arama şüpheli veya sanığı ya da bir delili elde etme amacıyla yapılabileceği gibi, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla da yapılabilir. Birinci tür aramaya "adli arama", ikinci tür aramaya ise "önleme araması" denilmektedir. Bu itibarla arama hem koruma, hem de önleme tedbiridir.

2559 sayılı PVSK’nun 4/A maddesinde polise, kişileri ve araçları tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması halinde durdurma yetkisi verilmiştir. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 27. maddesinde bu yetkinin kullanılması için "umma" derecesinde makul şüphe aranmıştır.

2559 sayılı PVSK'nun suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kimlik sorma" başlıklı 4/A. maddesinde;

“Polis, kişileri ve araçları;
a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,

b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,

c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,

ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,

Amacıyla durdurabilir.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.

Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.

Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz.

Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir.
Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez. …”

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kontrol işlemleri" başlıklı 27. maddesi ise;

“Bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir. Denetim için araçların durdurulması da mümkündür.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, "umma" derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silâhlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişi durdurulabilir.

Somut emarelerle desteklenen şüphe bulunmadan, süreklilik arzedecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma ve kontrol işlemi yapılamaz.

Sebebin oluşmasına veya şüpheye yol açan davranışları hakkında, durdurulan kişiye sorular yöneltilebilir. Kişi bu sorulara cevap vermekle yükümlü değildir. Durdurma yetkisinin kullanılmasına neden olan şüphe, yapılan açıklama ile ortadan kalkarsa, kişinin gitmesine engel olunmaz.

Durdurma üzerine aşağıdaki işlemler yapılır:

a) Durdurulan kişi üzerinde giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, yoklama biçiminde bir kontrol yapılır. Bu işlem sonucunda, kişide silâh bulunduğu sonucunu çıkarmaya yeterli şüphe meydana gelirse, memur kendiliğinden silâh ve diğer suç eşyası araması yapabilir.

b) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin cinsiyetinde bulunan görevli tarafından yapılır.

c) Yapılan kontrolün konusu ve sebepleri ilgiliye açıklanır.

d) Bir kişinin veya aracın durdurulma süresinin, şartlara göre makul olması ve kontrol için ayrılan süreyi aşmaması gerekir.

e) Yoklama suretiyle kontrol, kişiye en az sıkıntı verici şekilde yapılır.

f) Yapılan kontrolün neticesinde suça ilişkin iz, eser, emare ve delil elde edilirse, kişi yakalanır.

g) Uyuşturucu gibi belirli bir şeyin, kişinin herhangi bir yerinde gizlendiği düşünülüyorsa, daha geniş çaplı kontrol yapılabilir.

h) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin veya aracın ilk durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılır. Başka yere götürülerek kontrol yapılamaz.

i) Makul sebebi oluştuğu takdirde, daha geniş kapsamlı kontrol yapılması için, kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılabilir.

j) Kontrolden sonra talep üzerine olay yerinde derhâl bir tutanak düzenlenir.

Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir” şeklindedir.

Söz konusu düzenlemelerle kolluğa, "umma" derecesindeki makul şüphe ile arama kararı veya emri olmaksızın kişi ve araçları durdurma ve kaba üst araması yapma yetkileri tanınmıştır. Maddenin (g) ve (i) fıkraları gereğince kollukça durdurulan kişinin herhangi bir yerinde uyuşturucu gibi belirli bir şeyin gizlendiği düşünülüyorsa veya makul sebep oluşmuşsa önleyici kolluk yetkisi dahilinde daha geniş kapsamlı kontrol yapma imkanı doğacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kolluk kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek amacına yönelik olarak gerekli tedbirleri alabilecek ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılmasını isteyemeyecektir.

2559 sayılı PVSK’nun "Adlî görev ve yetkiler" başlıklı Ek 6. maddesinde;

“Polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir.

Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.

Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.

Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar...” şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, edinilen bilgi, ihbar veya şikayet üzerine ya da kendiliğinden suçla karşılaşan polisin, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alması zorunludur. Gerekli tedbirler derhal alınırken, tedbire başvurulmadığı takdirde ceza muhakemesinin amacına ulaşılamayacağı, yani delillerin kaybolması gibi bir sonucun ortaya çıkabileceği değerlendirilerek, işlemin yapılması esnasında haklı görünmesi ve ölçülülük ilkesine uygun olarak hareket edilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Aksi durumda ise maddi gerçeğe ulaşma amacı tehlikeye girecek, mağdur ve sanık haklarının ihlali söz konusu olacaktır. Bu halde suçun işlendiği bilgisini alan kolluk, olay yerinde delillerin karartılmasını önleme yetki ve görevi kapsamında yakaladığı kişi ya da kişilerin kaba üst aramasını yapabilecek ve el koyduğu olayı, yakalanan kişi ya da kişiler ile uyguladığı tedbirleri en kısa zamanda Cumhuriyet savcısına bildirecektir.

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin "Karar alınmadan yapılacak arama" başlıklı 8. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hali;... f) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesindeki kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirme, 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ve 26 ncı maddesindeki hakkın kullanılması ve diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için” şeklinde olup bu durumlarda arama kararı alınmasına gerek yoktur. "

Bu açıklamalar ışığında somut yargılama konusu olay incelendiğinde; 05/12/2013 günü İstanbul otogarında polis memurlarının İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2013/761 D.İş sayılı arama önleme kararına istinaden yaptıkları sanığın üst aramasında, 0,27 gram corex tabir edilen maddeyi buldukları, polis ifadesinde sanık bu maddeyi 10 TL karşılığında kullanmak için aldığını kabul ettiği, mahkeme delilin elde edilmesinde usulsüzlük olduğundan bahisle sanığın savunmasını almaksızın beraat kararı vermiş ise de, bu gerekçesinin gerçeği yansıtmadığı, zira dosyada İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin arama önleme kararı mevcut olup, suçun işlenmesinin önlenmesi, suçluların yakalanması için bu karara dayalı işlem yapılması yeterli olmakla, kaldı ki sanık ile ilgili herhangi bir suç ihbarı veya istihbari bilgi olmadığı durumda, sanık hakkında adli arama kararı alınamayacağı,

2559 sayılı PVSK'nun Ek 4, Ek 6, Adli Önleme ve Aramaları Yönetmeliğinin 27. maddeleri gereğince karar alınmadan yoklama şeklinde kontrol yapılabileceğine dair düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde;

Kolluk görevlilerinin yetki ve sorumlulukları kapsamında durdurulan ve tedirgin hareketler sergileyen sanığın yapılan kaba üst araması sırasında, cebinde kağıda sarılı corex tabir edilen uyuşturucu maddenin bulunduğu, sanığın bunu içmek için 10 TL karşılığı aldığını kabul ettiği, bu nedenle hakkında kamu davası açılmış olup, tensiben savunması alınmaksızın tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildiği, bu kararın tebliğ edilerek 09/09/2014 tarihinde kesinleştiği, 18/03/2016 tarihinde denetime başlandığı, ancak 08/04/2016 tarihli görüşmeye katılmadığından uyarıldığı, 04/05/2016 tarihinde de uyarıldığı ve uyarılara uymadığından 01/07/2016 tarihinde dosyası kapatılarak mahkemesine iade edildiği, duruşma gününü bildirir davetiye 22/09/2016 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen duruşmaya gelmediği, savunması alınmadan ve elde edilen delilin hukuka aykırı elde edildiği belirtilerek sanığın beraatine karar verilmiş olmakla,

İddia, savunma ve kanıtlar "denetime elverişli biçimde" değerlendirilip, ortaya konulmadan, Mahkemenin aramanın ve bunun sonucunda elde edilen delilin de hukuka aykırı elde edilmiş delil olduğuna dair, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile hüküm vererek gerekçesiz hüküm kurması sureti ile Anayasanın 141/3, CMK.'nun 34 ve 230. maddelerine aykırı davranıldığı, bu suretle CMK 289/1-g maddesindeki kesin hukuka aykırılık halinin gerçekleştiği;
CMK 193/1. maddesindeki "kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz" düzenlemesi gereğince, mevcut olayda ayrık durum olmadığı halde ve CMK 193/2. maddenin koşulları oluşmadan, sanık savunması alınmaksızın karar verilerek, CMK 289/1-e, h maddesine de muhalefet edildiği anlaşılmakla, İstinaf talebinin bu sebeplerle kabulü ile hükmün CMK.'nun 280/1-b, 289/1-e-g-h maddeleri gereğince BOZULMASINA; Dosyanın bozma kararı yönünden yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, CMK.'nun 284/1. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.